
Gündeme dair düşünceler
Önümüzde günlerde iki seçim var, biri yaşadığımız şehir Hamburg diğeri de yaşadığımız ülke için büyük önem teşkil ediyor.
Son olan olaylar, parti başkanlarının yaptığı açıklamalar sağ partilerin güç birliğine gitmesi kafaları epeyce karıştırdı.
Sonuç olarak “ben Alman vatandaşıyım, bana hiçbir şey olmaz” diyenlerin yanı sıra ciddi anlamda gelecek kaygısı yaşayanlar da oluştu.
Sağ parti ne kadar güçlü olursa olsun, hassasiyet gösteren yüzbinlerce Alman sokaklarda göçmenlerle omuz omuza tepkisini gösteriyor.
Biz göçmenler için bu dayanışma örneği biraz olsun içimizi rahatlatıyor belki, ama günün sonunda evimizde kaygılarımızla baş başa kalan biziz.
Haliyle akla ilk gelen Mölln, Solingen, daha nice kundaklanan evler, yaşanan korkular ölümler ve acılar. Normal değil mi?
Aslında biz Almanya’da göçmen toplumu olarak çoktan hatırı sayılır bir sayıya ulaştık.
Federal İstatistik Ofisinin verilerine göre 21,2 milyon kişi göçmen kökenli (Menschen mit Einwanderungsgeschichte), 13,9 milyon yabancı (Ausländische Bevölkerung) ve 200100 kişi 2023 yılında vatandaşlık için başvuruda bulunmuş.
Son istatistik verilerine göre Almanya nüfusu şu an 83,6 milyon civarında, yani nüfusun yaklaşık 4/1 göçmen kökenli.
Az bir sayı değiliz aslında, azınlıktan çıkalı epeyce olmuş da haberimiz yok.
Yine istatistiklere göre enflasyon +2,3% artış ekonomide de – 0,2% düşüş olmuş.
Düşündüm de, bütün yabancılar ülkeyi terk etse Almanya’nın durumu nasıl olurdu?
İşyerlerinde ve ticaretteki boşluğu düşünebiliyor musunuz?
Okullarda kreşlerde sınıflar boş kalacak, çünkü çocuklar, öğretmenler, eğitmenler yok. Oluşacak kadro ve gelir sıkıntısını bir düşünün bakalım.
Hastanelerde yaşlı bakım evlerinde hem hastalar hem de personel eksikliği bariz bir şekilde görülecek. Çünkü bu alanda çalışanların çoğu göçmen kökenli.
Peki ya şu bizimle bağdaşlaştırılan Aldi, Penny, Lidl gibi süpermarketler, düşünsenize raflar dolu olsa bile alacak müşteri yok.
Çünkü bütün yabancılar ülkeyi terk etmiş.
Ekonomik sıkıntıyı düşününebilmek adına sadece bir kaç örnek verdim.
Bunlara sanayiyi üretim alanlarını fabrikaları da dahil edersek, bayağı bir sarsılma etkisi olacağından emin olabilirsiniz.
Otobüsleri, trenleri, taksileri, kamyonları kim sürecek, bir düşünün yollar bomboş.
Şu an iş ve işçi bulma kurumuna başvuru yapan işverenlerin en büyük sorunu ne biliyor musunuz? Kalifiye eleman bulabilmek.
Ve bu sorun istisnasız her branş için geçerlidir.
31.01.2025 tarihi istatistiki verilere göre 2024 de 46 milyon insan çalışıyor gözüküyor.
Yani bu ülkeye brüt maaşlarından yaklaşık yüzde yirmisini vergi dairesine, emeklilik kasasına, hastalık ve işsizlik kasasına ödüyorlar.
Çalışan kesimin yüzde kaçı göçmen kökenli bilmiyorum, o sayılara maalesef ulaşamadım.
Bildiğim bir şey varsa, oda sırf Hamburg da işveren sayımızın hatırı sayılır seviyelerde olduğudur.
Bunun yanı sıra her ne kadar devletten yardım alan kesim olsa da çalışan kesimde çok.
Bu olaylar üzerine ben de haliyle aktüel gelişmeleri takip ediyorum ve düşünüyorum hatta seçim sonuçlarını endişeyle bekliyorum.
Ne yapabiliriz diye düşünüyorum, arada arkadaşlarımla bu konuyu konuşuyorum.
Sokaklara çıkıp slogan atmak da iyi, fakat yürüyüşün etkisi ertesi günü zayıflıyor bir kaç gün sonra unutuluyor.
Aslında biz çok güçlüyüz, maalesef ki gücümüzün farkında değiliz.
Bence kapitalist sistemi aklımızı kullanarak onu sarsacak hamleler üretmeliyiz.
Atalarımız ne demiş, zengini ancak cebindeki parasıyla dize getirebilirsin.
Düşünsenize, ülkedeki bütün yabancılar bir gün sokağa çıkmasa neler olur.
Ben söyleyeyim, Almanya’nın sosyal sistemi sarsılır.
Peki bunu bir haftaya çıkarabilsek, eh o zaman sonuçlarını o gaza gelen partiler ve sempatizanları düşünsünler.
Her daim etrafınızda olup biteni anlayan, bazen heyecanla çarpan bazen de korkuyla sıkışan kalbimiz var. Şimdi de anlayan ve doğru hareket eden aklımız olsun. Gücümüzü doğru şekilde kullanmamız dileğiyle.
Gülseren Kaya