Aktüel Yorum

‘ Sonra her şey birdenbire çirkin,

‘ Sonra her şey birdenbire çirkin,
birdenbire çirkin, birdenbire çirkindi
bozuldu bir akşamüstü kıyılara çıkmak
çünkü
eller bir soğuk el resmine girip dondular
ay çürüdü
her şey bir hizada kaldı
bütün eşyaları kaldırdılar
o kaldı
bir o kaldı gelişen korku…

yani kutsal kitaplardaki değil ve çağdaş felsefedeki
seçkin bir dili abartırken ki görkemli
bir korku değil değil de
ne romalı bir köleninki
ne engizisyon mahkemelerindeki, ne de
barışsever bir yahudinin
avlanırken duyduğu
bir korku da değildi  bu…’
diyor Edip Cansever Tragedyalar’ da…

Bu dizeleri yoğun caddelerde, tekdüze otobüslerde, çok uzun pasajlarda,
bir sürü duraklarda, geçitlerde, otellerde, yönü pek bilinmeyen bir yalnızlığın vurgusunu yapmak için yazmıştır Cansever…

Monotonlaşmış, mekanikleşmiş bir hayatta trajik yalnızlık, bunalım ve yabancılaşma.

Ay çürür bir gün kendimizle başbaşa kalırız.Zamanı parçalamaya gücü olmayanlar bunu isterler bizden.Tarihin yüzleşilecek gününde durmamızdan korkarlar.
Börtü böceğe, olmadık nesnelere, kurda kuşa anlamsız dehlizlerde
nice anlam giydiren hafızamızdan
1 Mayıs 1977 ‘ yi unutmasını isterler…

Meydanlar toplumsal belleklerimizin kalıcı izlerini taşırlar.Taksim’den daha iyi hiç kimse bilememektedir o gün orada kaç kişinin öldüğünü.
Türkiye’ yi 12 Eylül darbesine götüren yolda o taşların nasıl döşendiğini.
Faili meçhul siyasi cinayetler, katliamların başlangıcı!

Tutsaklıkla özgürlük arasında bir köprünün varlığından bahseder Jale Parla.
Bu köprünün özgürlüğe giden yolu, belleğin sağlamlaştırdığı vicdandan geçer.
Mayıs yine belleğimizi sarsarak geliyor…

Mayıs geliyor
Tragedyalarımız ve Yitirdiklerimizle!

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.