Aktüel Yorum

Kirli siyaset düşkün kişilikler!

Türkiye’nin en temel meselelerinden bir tanesi her geçen gün daha da hissedilen yoksulluk. Dolayısıyla bir önceki seçimin temel gündemlerinden biri yoksulluk olmalıydı. Fakat muhalefet bloğu içerisinde de en az iktidar kadar pozisyon almış olan sağcılık Türkiye halklarının gündemini ırkçı/milliyetçi hamasetle boğdu.

Türkiye halklarına birkaç aylık süre içinde entrika, yalan, aldatma, şiddet, ırkçılık, sahte dincilik olan dizi film tadında bir seçim süreci yaşatıldı. İtiraf etmek lazım; bu süreç gerçekten biz de dahil bütün toplum kesimlerini ekran başına topladı.

Şimdi buradan bakınca muhalefet bloğu içerisinde yer alan kimi çevreler tamamen suskunlar; adeta onlar da iktidarla birlikte seçim kazanmış havalarında davranıyorlar. Deva, Saadet, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’ye Kemal Kılıçdaroğlu tarafından adeta yaşam öpücüğü verildi.

Fakat bu hikâyenin aslına uymayan bir taraf var; orijinal masalda prens kötü kalpli kraliçe tarafından zehirlenmiş prensesi öperek uyandırdıktan sonra prens ve prenses mutlu bir yaşam sürmüşlerdi. Ancak bu hikâyede öyle olmadı; seçim sonrası Kılıçdaroğlu parti içerisinde kendine en yakın çalışma arkadaşları tarafından istenmeyen adam ilan edildi.

Diğer taraftan bizzat Kılıçdaroğlu tarafından yeniden Parlamento’ya taşınan yukarıda adını saydığımız partiler ve İyi Parti süreci sadece izlemekle yetiniyor. Aslına bakarsanız bir önceki seçimlerde İyi Parti’ye milletvekili vererek seçimlere girmesini sağlayan da Kılıçdaroğlu olmuştu.

Fakat günün sonunda bütün bu yapıların yöneticileri Kılıçdaroğlu’na sırtını döndü; Türkiye’nin kerameti kendinden menkul köşe yazarları ve televizyon yorumcuları da vurun abalıya misali Kılıçdaroğlu’na saldırıyorlar.

Kılıçdaroğlu ne yapıyor?

Her onurlu insan gibi bütün bunlara sert tepki göstereceğine; dönüp kendisini bedel ödemek pahasına destekleyen çevrelere çemkiriyor. Halbuki özellikle bütün Kurdistan’da ve metropollerde büyük fedakârlık göstererek kendini destekleyen genç, yaşlı, kadın, erkek bütün Kürtlere özellikle teşekkür etmeliydi.

Büyük bir beceriksizlik örneği göstererek; Muharrem İnce’nin kendi kampanyalarını boğmasını izleyen, insanlar kedilerle, köpeklerle evlenecekler diyen Süleyman Soylu’ya haddini bildiremeyen, onların kirli siyaset yapma oyunlarını bozamayan, Erdoğan’ın ırkçılığa varan dinci/milliyetçi söylemine karşı güçlü bir demokrasi hattı oluşturamayan Kılıçdaroğlu ve ekibi; büyük bir sorumsuzluk örneği göstererek kendilerini destekleyen Kürtlere saldırıyor.

Türkiye siyasetinin çok önemli bir ahlakilik sorunu var, kimse yaptığından utanmıyor. İşin daha da kötüsü toplum bu tür ahlaksızlıklardan hesap sormuyor. Bu tür ahlaksızlıklar Türk siyasetinde ve toplumunda o kadar sıradanlaştı ve yaygınlaştı ki, artık bu tür insanlar neredeyse toplumda rol model haline geldiler.

Benzer bir süreci bir nebze de olsa HDP de kendi bileşenleri ile yaşadı; Kürt Özgürlük Hareketi’nin hiçbir karşılık beklemeden Türkiye’de solu güçlendirme siyaseti kesinlikle doğruydu ve halen de doğrudur. Fakat bundan sonra bunun yol ve yöntemleri konusunda daha fazla kafa yormak lazım…

Siyasal varlığını varoşlarda, en zor koşullarda çalışarak geçinen, dışlanan, yok sayılan Kürt kadın ve erkeklerine borçlu olanlar dönüp sonra beyaz adam kibri ile bu insanlara hakaret edemezler. Buna yeltenenler de mutlaka bunun hesabını vermeliler.

HDP; Erkan Baş, Ahmet Şık ve diğer milletvekillerini kendi listelerinden gösterirken onların ne kadar oy getirecekleri üzerinden bir hesap yapmazken; aynı kişilerin “biz sizinle aynı listeden girersek bazı kesimler bize oy vermez!” yaklaşımı sadece utanç vericidir.

Türkiye siyasetinde ahlak sorunu maalesef sola da sirayet etmiş ve acilen tedavi edilmesi gerekiyor. Bize göre siyaset kimin ne alıp, karşılığında ne verildiği bir süreç değildir. Bize göre siyaset insanların bir araya gelip toplumun sorunlarını konuştuğu ve çözüm bulduğu bir süreçtir.

Toplumcu siyaset budur; halk için siyaset yapan insanlar kendilerini güvenceye almak ve daha fazla maaş almak için vekil olmak istemezler; siyasal pazarlıkları da kendilerinin çıkarlarını maksimum seviyeye çıkarmak için yapmazlar.

Aksine toplumun çıkarlarını maksimum seviyeye çıkarmak, onların sorunları çözmek için gerekirse karşı tarafla pazarlık masasına otururlar. Bu noktada TİP bütün sol söylemine rağmen müthiş sağcı/beyaz bir noktaya savrulmuştur. Umarız yeni dönemde hatasını anlar ve yeniden sol bir çizgiye gelir.

Bu sürecin bize öğrettiği en önemli şey, siyasal birlikleri kerameti kendinden menkul kişiliklerle değil; halkın içerisinde politik çalışma ve güçlü ideolojik duruş ile sağlamak gerektiği olmuştur. Demek ki aracılar yerine doğrudan halka gitmek gerekiyor. Sorun da orada; çözüm de orada!

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.