Aktüel Yorum

Erdoğan Afrin’i Esad İdlib’i istiyor

ARTI GERÇEK – Suriye’de savaş sonrası çözüm için Rusya, Türkiye ve İran’ın mutabakata vardığı Soçi’de düzenlenecek olan Suriye Diyalog Konferansı’na kimlerin katılacağı henüz netlik kazanmadı ama tartışmaların odağında PYD var. Türkiye kesin ve net bir şekilde PYD’nin katılmasını istemiyor. Rusya, Kürtleri kaybetmekten çekiniyor. Diplomatik alanda bu tartışmalar sürerken, Rusya ve Şam ordusu İdlib’de El Nusra’ya karşı operasyon başlattı. Bu yeni gelişme Türkiye ile Şam rejimi arasında gerginliği yeniden tırmandırdı. Esad, İdlib’i Erdoğan ise Afrin’i istiyor. Suriye’de çözüm için ise diplomatik girişimler ise sürüyor.

Son Soçi toplantısında Rusya, Türkiye ve İran’ın ortak açıklama sonrası Ankara ile Şam arasında “barışma temasları”nın başlayacağı yorumları yapılıyordu. Hatta Türkiye’den bir heyetin Şam’a giderek doğrudan temaslarda bulunacağı bile iddia edildi. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Tunus’ta Suriye Devlet Başkanı Esad’a tepki gösterdi ve “Esed ile yürümek mümkün değil. Esed bir defa kesinlikle açık ve net söylüyorum: Devlet terörü estirmiş bir teröristtir. Suriye’de huzur yok ve Esed ile de bu huzur oraya gelmez” açıklaması yaptı.

Bu açıklama ile Ankara- Şam arasında gerginlik yeniden tırmandı.

Gerginliğin Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi ve Cenevre sürecindeki müzakerecisi Beşar Caferi’nin 22 Aralık’ta yaptığı açıklamayla başladığı belirtiliyor. Caferi, Suriye’deki Türk askeri varlığını ‘açık saldırganlık’ olarak nitelendirerek, “Yabancı askerlerin derhal ve şartsız olarak bölgemizden çekilmesini talep ediyoruz” demişti.

Erdoğan’ın Esad’ı terörist olarak suçladığı saatlerde Rusya’dan da bir açıklama geldi.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un gündeminde İdlib ve El Nusra vardı. Rus Bakan, “IŞİD ile asıl mücadele geride kaldı. Artık asıl terörle mücadele El Nusra’yı yok etmek. Bu terör örgütü Suriye ordusu ile mücadele için dışarıdan yardım alıyor” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’a Şam Yönetimi’nden de yanıt gecikmedi. Suriye Dışişleri Bakanlığı, Erdoğan’a “Akan masum kanların temel sorumlusu, her türlü terörist grubu destekliyor” suçlaması yaptı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da Erdoğan’ın Esad ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi ve “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Suriye Devlet Başkanı (Beşar) Esad için ‘terörist’ demesine gelirsek, Suriye, hükümet temsilcileri BM’de bulunan bir ülke, bu temsilciler BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye hükümetini temsil ediyor. Dolayısıyla bunun (Erdoğan’ın açıklaması) herhangi bir hukuki temeli yok. Bunlar asılsız açıklamalar. Bunun için herhangi ek bir değerlendirme ya da argümana da gerek yok” dedi.

ANKARA POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİNE Mİ GİDİYOR?

Siyaset bilimcisi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel’e göre, Türkiye’nin Suriye politikasında gidişat Erdoğan ile Esad’ın uzlaşacağı yönündeydi.

Artı Gerçek’e değerlendirmelerde bulunan Uzgel, ancak Erdoğan’ın son açıklaması ile bu politikada ters yönde bir gidişe geçildiğini düşünüyor.

Ortadoğu sahasını yakından takip eden gazeteci Nevzat Çiçek’e göre ise, Ankara, Suriye politikasında bir değişikliğine gitmedi. Beklenti Rusya-Türkiye-İran arasındaki mutabakata Esad’ın uymasıydı. Ancak Şam yönetimi, “Türk askerleri çekilsin” açıklamasıyla Türkiye’nin Afrin operasyonu başta olmak üzere Suriye’deki varlığı noktasında rahatsız olduklarını net şekilde ortaya koydu. Çiçek “Bu da Türkiye’nin tavrında oldukça kızgın hale getirdi” diyor.

Nevzat Çiçek’e göre, Esad Türkiye’nin Suriye’deki varlığını istemiyor, Afrin’e operasyona sıcak bakmıyor. Türkiye de bu şartlar altında Esad ile bir görüşme yapmanın mümkün olmayacağını belirtiyor ve Şam rejimine kesin tavır koyarak diplomatik görüşmelere kapıyı kapatıyor.

Çiçek’e göre, Ankara’nın Suriye’deki politikası “Afrin’in kendileri için tehlike olmaktan çıkarmak” ve İdlib başta olmak üzere Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile kontrol ettiği bölgelerde kalmak. Ancak Şam rejimi “Türk askerleri çekilsin” açıklamasıyla bunu istemedi. Böylece Erdoğan da Esad’a, İran ve Rusya üzerinden uzatabilecek dalı reddetti.

TÜRKİYE’NİN AFRİN’E MÜDAHALESİ

Ankara’nın özellikle PYD’nin denetimindeki Afrin’e müdahale etmek istediği biliniyor. Soçi toplantılarında ve gerekse de Rusya ile İran ile ikili görüşmelerde konu her seferinde masada. Afrin bölgesinde ABD yok. Rusya güçleri var. Rusya istemeden Ankara’nın müdahalesi çok zor. Ankara da şuana kadar Rusya’dan operasyon için yeşil ışık görmüş değil.

Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, Türkiye’nin tüm derdinin Rusya’yı ikna edip Efrin’i almak olduğunu hatırlatıyor ve “Türkiye, ‘Afrin’i alayım, Esad kalsa da olur’ durumuna geldi” ifadelerini kullanıyor.

Uzgel’e göre, Erdoğan’ın Afrin hamlesini istemesinin iç politika boyutu da var. AKP iktidarının acil bir dış politikaya ihtiyacı olduğunu savunan Uzgel, “Kudüs tek başına bunu karşılamaz bir süre sonra biter. Bunun için Afrin’i halletmek istiyor. Rusya ile bunun pazarlığını yapıyor. Erdoğan, milliyetçi oylara göz koyduysa erken seçim ya da başkanlık seçimi sırasında milliyetçiliği kabartacağı bir Afrin operasyonuna ihtiyacı var” diyor.

Peki Erdoğan, Afrin için Putin’i ikna edebilir mi?

İlhan Uzgel’e göre, mümkün olabilir ancak Rusya bunun karşılığında Ankara’dan ciddi isteklerde bulunur.

“Rusya durup dururken Türkiye’ye Afrin’i sunmaz. Enerji konusunda, Kırım konusunda bir karşılık bekler. Afrin, Rusya için bir koz. Bu kozu götürüp Erdoğan teslim etmez. İncirlik’i kapat öyle gel der. Daha ciddi bir pazarlığa tabi tutar.”

Gazeteci Nevzat Çiçek’e göre de Afrin’e müdahale konusu masadaki mutabakata bağlı.

O’na göre, Türkiye’nin Afrin’e girmemesi için Suriye güçleri Afrin’i kontrol altına alabilir. Araya da Rusya ve İran yerleşebilir. Çiçek “Eğer mutabakat gerçekleşmezse Türkiye büyük ihtimalle Afrin’e operasyon düzenler” diyor ve bu konuda Rusya’nın tavrının önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Ancak Çiçek, Soçi’deki tüm görüşme trafiği bitmeden Türkiye’nin Afrin’e müdahaleyi beklemediğini ifade ediyor.

Prof. Dr. Uzgel, Afrin müdahalesinin ‘Fırat Kalkanı’ operasyonlarına benzemeyeceğini vurgulayarak şöyle diyor:

“Türkiye bunu göze alabilir mi, tartışmalı. Fırat Kalkanı operasyonunda Türkiye doğrudan çatışmaya girmedi. El altında uzlaşıp çekilmelerini sağladı. Afrin tam tersi, çok ciddi bir direniş olur. Bu ciddi bir çatışma olasılığı. Bedeli de ağır. Mesele Türkiye, askeri olarak Afrin’e girmesi değil, orduyu sokarsınız ama daha yoğun çatışma olur. Hem siyasal sonuçları çok daha fazla olur. Türkiye sadece kendi Kürtleriyle değil, Suriye’deki Kürtlerle de çatışmaya başlamış olur. Afrin’i tamamen temizleseniz de orada yaşayan Kürtler var. Afrin’e girerek Kürtleri ortadan kaldırmış olmuyorsunuz. Fırat Kalkanı ile girilen bazı yerlerde altyapı kuruldu ama Erdoğan, Suriye’deki Kürtleri yönetemez.”

İDLİB VE EL NUSRA SORUNU

Ankara, Afrin’i, Şam ise İdlib’i istiyor. Ankara isteğinde yalnız ancak Şam yönetimi İran ve Rusya’nın desteğinde. Henüz resmi olarak açıklanmasa da Suriye ile Rusya güçlerinin El Nusra’ya karşı İdlib’de operasyon başlattığı gelen haberler arasında. Şam yönetimi ile Rusya ve İran, İdlib’i El Nusra’dan temizlemekte kararlı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da dünkü açıklamasında IŞİD’in bittiğini, sırada El Nusra’nın olduğunu net şekilde açıkladı.

İdlib konusunda Türkiye ile Suriye-Rusya-İran arasında anlaşmazlık olduğu ortada. Türk askeri İdlib’in kuzeyinde. Bölgenin güneyinde Suriye ordusu ile Rusya var.

Nevzat Çiçek, İdlib’de er geç çatışmanın kaçınılmaz olduğunun bilindiğini hatırlatıyor. İdlib konusunda Türkiye ile Rusya, İran ve Esad’ın tezlerinin çatıştığına dikkat çekiyor.

Gazeteci Çiçek’e göre, Türkiye güvenli bölge ile birlikte tüm yapıların İdlib’de olmasını, geçiş sürecinde bir anlaşmaya varıldığında grupların silahsızlandırılmalarını istiyor. Çiçek, “Ama Rusya, İran ve Esad özellikle Nusra yapısı başka olmak üzere ki bunları terör grupları olarak görüyor, en az IŞİD kadar tehlikeli olarak görüyor. Masada olsa da olmasa da bunlarla mücadele edileceğini belirtiyorlar. Türkiye ile temel sıkıntı buradan kaynaklı. Bundan dolayı çatışma çıkıyor” diyor.

SOÇİ VE PYD KONUSU

Suriye’nin geleceği açısından en çok merak edilenlerden biri de 29-30 Ocak’ta düzenlenmesi öngörülen Suriye Diyalog Konferansı. Toplantı Soçi’de düzenleniyor. Bu konuda da Ankara farklı bir yerde duruyor. Bölgenin en güçlü muhalif gücü PYD/YPG’nin toplantıda yer almasını istemiyor. PYD’nin katılıp katılmayacağı ya da katılırsa kurumsal mı, bireysel mi yoksa başka bir isim altında mı katılacağı henüz netlik kazanmış değil. Diplomatik görüşmeler sürüyor.

Rojavalı gazeteci Barzan İso bu duruma dikkat çekiyor ve henüz bir netlik sağlanmadığını belirtiyor. İso “Soçi bir süreç. İlk etapta 1700 kişinin katılması bekleniyor. Ama bu sayı daha sonraki görüşmelerde belki 50’ye düşürülecek. Ortalık karışık. Kimse net bir tahminde bulunamıyor. Türkiye’nin tavrı ortada. Toplantıya Rojava’dan isimler katılacak ama hangi sıfatla katılacağı henüz net değil” diyor.

Siyaset bilimcisi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel’e göre, Türkiye’nin Soçi’den tek beklentisi PYD’nin kongreye katılmaması. Uzgel, Türkiye’nin Suriye politikasının artık PYD’yi etkisizleştirme üzerine kurulu olduğuna dikkat çekiyor ve “Bir zamanların Stratejik Derinlik politikası gitti, Suriye Kürtlerinin alanını daraltmaya geldi. Bu iktidar PYD’nin Soçi’de yer almasını istemiyor. PYD yer alırsa diplomatik gol yemiş olacaklar. Tüm diplomatik enerjisini bunun üzerine kurmuş” ifadelerini kullanıyor.

İlhan Uzgel, Soçi toplantısının PYD’siz başarılı olamayacağını vurguluyor ve “Soçi’ye PYD’yi çağırmadan çözüm olmaz. Suriye’de Kürtleri ciddiye almayan bir çözüm denklemi mümkün görünmüyor. PYD’nin Soçi’de devre dışı bırakılması çok önemli ayağı eksik bırakacaktır. Bu durumda Suriye’de çözüm kalıcı olmaz. Sonuçta orada bir realite var. PYD’yi dahil etmeyen çözümün başarı şansı yok ” diyor.

Gazeteci Nevzat Çiçek, PYD’nin kurumsal olarak değil başka bir isim altında toplantıya katılacağını düşünüyor ve şöyle diyor:

“Türkiye bu konuda net tavır koyuyor. Bunun aşılması gerekiyor. Farklı Kürt grupların da içerisinde olduğu bir heyet toplantıya katılabilir. O heyet büyük ihtimalle Suriye Kürtlerini temsil eder. Sorun da böylece çözülmüş olur. Gerçekçi olmak lazım. Bu kadar güçlendirilmiş, silahlı militanı olan bir yapıyı dışlayarak bir çözüm mümkün olur mu? Çözüm gibi gözükse de sakat doğar.”

Prof. Dr. Uzgel de tarafların Soçi’ye PYD’nin de katılması için bir “ara formül” bulabileceklerini belirtiyor ve “PYD demeden katılım olur. Başka başlık, kimlik altında katılım olur. Hem Türkiye iç kamuoyuna biz istediğimizi yaptırdık Rusya’ya kabul ettirdik mesajı verilir, hem de Rusya Kürtleri dışarıda bırakmamış olur” diyor.

Burhan Ekinci

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.