
Önder Apo ve Ortadoğu’daki gelişmeler
Nihayet beklenen oldu, DEM Parti’den Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan 28 Aralık Cumartesi günü Kürt Halk Önderi ile yaklaşık üç saat süren bir görüşme gerçekleştirdi.
Önder Apo bir kez daha yeni dönemin savaş ve soykırım değil; barış, demokrasi ve kardeşlik devri olduğunun altını çizdi.
Aslına bakarsanız; görüşme sonrası yapılan kısa açıklamada tarafların sorunların tarifinde ve muhtemel çözümünde sadece Türkiye siyasal sınırları içerisinde yaşananları değil; aksine bölgenin tamamında ortaya çıkan gelişmelerin tamamını esas aldıkları anlaşılıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin MHP grup toplantısında Kürt Halk Önderi’ne yönelik yıllardır kendisinin de aktif taraf olduğu tecridin kaldırılması ve hatta onun da umut hakkından yararlanmasını teklif etmesi ile başlayan süreç bugün itibariyle biraz daha mesafe almış gibi gözüküyor.
Türk devlet aklı yıllardır Kürtleri yok etmek için elinden geleni yapıyor; fakat gelinden noktada Ortadoğu’da Türkiye toplumunun ve son tahlilde devletinin de Kürtlerden başka kapısını çalabileceği başka bir adresin olmadığı da anlaşılmıştır.
Yaşanılan şey aslında çok büyük bir çelişki; Türk egemenleri bindikleri dalı kestiler yıllarca. Türkler kendileri de kerelerce itiraf ettiler, eğer Kürtler olmasaydı Türkler bu coğrafyada tutunamazlardı. Kürtler tarihin her kritik dönemecinde Türklerle birlikte davrandılar ve Türklerin ve dolayısıyla devletin önünü açtılar.
“Böyle davranarak iyi bir şey mi yaptılar?” Bunun değerlendirmesini okuyucularımıza bırakıyorum; fakat içinde bulunduğumuz koşullarda devleti yönetenlerin derin bir açmaz içinde oldukları belli oluyor. Bir taraftan Kürtleri yok etmek istiyorlar, diğer taraftan Kürtlerin aktif desteği olmadan siyasal bütünlüklerini koruyamayacaklarını da biliyorlar.
Bütün Ortadoğu’da Şii ekseni ve dolayısıyla İran inanılmaz gerilemiş durumda, ayrıca bölgede Rusya’nın aktif desteği olmadan İran’ın bir daha toparlanması da mümkün değil. Buradan bakınca İran’ın bir süre sonra bölgesel denklemin dışına düşeceğini ön görmek birçok okuyucumuza çok fazla abartı gelebilir ama ben bu koşullarda İran’ın hızla bölgesel denklemin dışına düşeceğini düşünüyorum.
Aslında bütün bu gelişmeler bölgede İsrail’i çok güçlendirdi. İsrail iki temel düşmanı olan Arap Milliyetçiliği ve Şii Hilal’ini çok geriletti. Eskiden bütün Arapları tek bir devlet altında birleştirme misyonu ile hareket eden bütün BAAS Partileri tek tek tasfiye oldular. Ayrıca İran ve müttefikleri Suriye’yi kaybederek stratejik bir yenilgi aldılar.
Hizbullah’ın İsrail tarafından öldürülen eski lideri Hassan Nasrullah bir konuşmasında “Suriye çadırın direğidir, o direk yıkılırsa çadır da yıkılır!” demişti. O çadır yıkıldı!
Artık İran kendine yönelik saldırıları mecburen kendi ülkesinde karşılamak zorunda kalacak! Yani artık savunmada bir İran gerçeği ile karşı karşıyayız!
Dolayısıyla Türkiye muazzam diplomasi beceresi, askeri kapasitesi, gelişmiş toplumsallığı ile Hem Arap milliyetçiliğini hem de Şii Hilali’ni geriletmiş bir İsrail gerçekliği ile karşı karşıya ve bu gerçeklik Türkiye’yi çok korkutuyor. Türkiye bir yandan Kürtlerle kavga ederken, diğer yandan aslında bundan sonra her geçen gün daha da şiddetlenecek İsrail ile mücadele sürecinde Kürtleri yardıma çağırıyor.
Fakat bunu çok saygısızca, nobran ve yukarıdan yapıyor.
İstiyor ki bin yıllık ezber devam etsin, Kürtler kendilerine hiçbir şey istemeden, Türk devletinin hiç saygı duymadığı, her defasında çiğnediği kardeşlik hukukunu esas alarak kendileri ile birlikte İsrail’e karşı tutum alsınlar.
Türkiye bir çok cephede Kürt düşmanlığı yaparken aslında kendi aczini de dışa vuruyor. Bakmayın siz Erdoğan ve ekibinin zafer naraları atmalarına, aslında bundan sonra olacaklardan çok korkuyorlar ve bu yüzden Önder Apo’nun kapısını çalmak zorunda kaldılar.
İsrail’in Kürtlere artan ilgisi Türkiye’yi telaşlandırıyor; İsrail’in HTŞ’ye yönelik mesafeli tavrı ve dünyanın geri kalanını Kürt sorununa daha fazla ilgi göstermeye davet etmesi Erdoğan’ın iki yüzlü Filistin siyasetini de deşifre ediyor. Aynı şey tabii ki İsrail için de geçerli, fakat özel olarak Türkiye bu noktada çok daha fazla günahkâr.
Çünkü İsrail’in hiçbir yerde mazlum halklar, Filistinli kardeşim palavrasının arkasına sığındığını görmedim, fakat Türk devlet geleneği bu noktada çok iki yüzlüdür ve çok şükür Kürtler de dahil bölge halkları bu iki yüzlülüğü artık biliyorlar.
Biz halk olarak Önder Apo’ya güveniyoruz. Sadece biz değil Kürt, Arap, Ermeni, Türk, Yahudi bütün halklar Önder Apo’nun bütün bölge halklarının çıkarlarını esas aldığını biliyorlar. Kürtler bütün güçleri ile Önder Apo’nun yanındadırlar. Eğer Türkiye’yi yönetenler biraz olsun ülkelerini seviyorlarsa bütün bölgeyi yıkıma sürükleyecek bir savaş sürecinden sakınmak için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün önünü açarlar.