Aktüel Yorum

Irak’taki gelişmelerin kaybedeni Kürtler olabilir

Irak Yüksek Federal Mahkemesi, Irak Kürdistan Bölge Parlamentosu’nun 2007’de kabul ettiği Petrol ve Doğal Gaz Yasası’nın Irak Anayasası’na aykırı olduğuna hükmetti. Mahkemenin bu kararı ile bölgeye ilişkin yeni bir plan yapıldığı ve bu planın Kürtler aleyhine yeni sonuçlar doğurabileceği değerlendirmeleri yapılıyor.

Tedirginliği artıran noktalardan biri, Kürdistan Meclisi’nin kabul ettiği yasaya ilişkin kararın, Irak Yüksek Federal Mahkemesi tarafından 10 yılı aşkın bir süre beklendikten sonra verilmesi. Kararın zamanlaması da manidar.

Irak’ta yeni cumhurbaşkanı seçimi, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) arasındaki uzlaşmazlık nedeniyle krize girmiş durumda. Anayasal olmasa da cumhurbaşkanının Kürt olması konusunda zımni bir uzlaşı var. Bu görevi şimdiye kadar KYB’li isimler yerine getirdi. KYB ile KDP arasında da Kürdistan Bölgesi’ndeki makamların paylaşımına ilişkin bir uzlaşı vardı.

Ancak bu uzlaşı son iki dönemdir ağırlıklı olaral KDP tarafından uygulanmıyor. Kürt güçleri arasında giderek artan sorunlar nedeniyle KDP, cumhurbaşkanlığı makamına kendi adayını seçtirmeye çabalıyor.

Bunu bir önceki dönem başaramamıştı. Bu dönem gösterdiği ilk aday da Irak Yüksek Federal Mahkemesi’nin engeline takıldı. Mahkeme, KDP adayı Hoşyar Zebari hakkındaki yolsuzluk dosyasını gerekçe göstererek aday olamayacağına hükmetti.

Ancak KDP kendi adayını dayatma ısrarından vazgeçmedi ve yeni bir aday gösterdi.

Bu gelişmeler yaşanmadan hemen önce Kürdistan Bölge Başkanı Nêçirvan Barzani Ankara’da Erdoğan ile görüşmüştü. Bu görüşmenin ardından yapılan açıklama da ilginçti: Ukrayna dönüşünde Erdoğan, Nêçirvan Barzani ile bölgenin doğal gaz ve petrol kaynaklarını Türkiye üzerinden pazarlama konusunda anlaştıklarını açıkladı.

Erdoğan’ın açıklamasında dikkat çeken bir başka ayrıntı da Irak Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkindi. Irak cumhurbaşkanının seçiminden sonra Irak Merkezi Yönetimi’ni de ilgilendiren alanlarda daha büyük bir işbirliği sürecine gireceklerinden söz eden Erdoğan, Nêçirvan Barzani ile KDP’den bu konuda ciddi destek alacaklarını da ekledi.

Irak Yüksek Federal Mahkemesi’nin hem KDP’nin cumhurbaşkanı adayına, hem de petrol konusundaki yaklaşımına ilişkin kararlar işte bu açıklamanın hemen ardından geldi.

Belli ki Erdoğan yönetimi KDP üzerinden Irak’ın içişlerinin yanı sıra Kürdistan bölgesinin doğal zenginliklerine de göz koymuş ve bu konuda KDP ile uzlaşmış durumda.

Bu gelişmeler İran başta olmak üzere bazı bölge devletlerini ve Irak’taki bazı Şii grupları da ciddi biçimde tedirgin etmiş durumda.

Irak Yüksek Federal Mahkemesi’nin kararlarının, bu kesimlerin tedirginliğinin yol açtığı basınç sonrasında alındığına dair ciddi emareler var.

Gelişmeleri kendi aleyhine değerlendiren Iraklı bazı güçler, ilk hamlelerini Irak Yüksek Federal Mahkemesi üzerinden geliştirdiği söylenebilir.

KDP’nin Türkiye ile işbirliği içinde hareket ederek attığı adımlar, Türkiye’nin kesintisiz saldırılarının devam etmesi, uluslararası güçlerin, özellikle de ABD’nin İran, Rusya ve Çin basıncını gerekçe göstererek NATO üyesi Türkiye’nin önünü açması, bölgenin yeniden bir savaş alanına dönüşeceği korkusunu da beraberinde getirmiş durumda.

Iraklı milliyetçi çevrelerin ve İran destekli Şii grupların bu durumu fırsat bilerek Kürdistan’ın statüsünü ortadan kalıdarabilecek ya da zayıflatacak adımlar atabileceklerini ileri sürenler de var.

Durum ciddi, ve bu durumu tersine çevirebilecek bir iradeye ise ne yazık ki şu anda Kürdistan Bölgesi’nde rastlanmıyor. Irak Kürdistan’ındaki güçler, özellikle de KDP, o kadar çok kendi öznel çıkarlarına yoğunlaşmış ki, bu tutumlarıyla etkili bir sorumluluk duygusunun gelişmesinin de önünü kapatıyorlar.

IŞİD’in Musul’u işgal etmesi ardından Irak Anayasası’nın 140. maddesi uyarınca kaderi referandumla belirlenecek topraklar fiili olarak Kürdistan hükümetinin denetimine geçmişti. IŞİD’in alan hakimiyetine son verilmesinden hemen sonra yeni bir işgal hareketi ile bu topraklar Irak ordusu ile İran destekli Haşdi Şabi grupları tarafından bir kez daha işgal edildi ve Güney Kürdistan yönetimine bağlı askeri ve politik güçler bu alanlardan çıkarıldı.

Bu ciddi bir kayıptı. Irak Kürdistan’ındaki siyasi yapılanmaların, başta da KDP ve KYB’nin sorumsuzca davranışlarının bu sonuca yol açtığına kuşku yok.

Kerkük’ün bir kez daha işgal edildiği dönemdeki gelişmelerin tekrarlanması bugün için de söz konusu.

Böylesi bir gelişmenin Kürtler açısından yeni ve daha büyük kayıplara yol açabileceği açık.

KDP’yi destekler gibi görünen Erdoğan yönetimi açısından böylesi bir gelişme bulunmaz bir nimettir.

Rojava’da bir statü oluşmasın diye yıllardır binlerce Kürt’ü katletmekten imtina etmeyen Erdoğan yönetimi, Güney Kürdistan’daki statünün yok edilmesine ilişkin bir gelişmede – hiç kuşku yok – Kürtlerin aleyhine olan her kesimle bir araya gelebilir ve en başta da KDP’yi satar.

Durum bu. Ancak Irak Kürdistan’ında çıkar üzerinden şekillenen siyaset ve yönetim kurumları ya bu durumun farkında değil, ya da kulaklarının üzerine yatıyorlar.

Fehim Işık

1961 yılında diyarbakır’da doğdu. ilk ve ortaöğrenimini diyarbakır’da tamamladı. 1988 yılında dicle üniversitesi fen edebiyat fakültesi biyoloji bölümü’nü bitirdikten sonra kısa bir dönem batman’da öğretmenlik yaptı. 1989 yılında gazeteciliğe başladı. aynı yıl yayınlanan bir yazısı nedeniyle 2 yıl cezaevinde kalan ışık, gazeteciliği 2000 yılına kadar sürdürdü. ışık en son, kürtçe-türkçe yayınlanan haftalık ronahi ve hêvi adlı gazetelerin genel yayın yönetmenliğini üstlendi.
Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.