
Dejavu
Kürdlerde geçmiş zorlantısı…
İnsanın geçmişiyle yüzleşmesi, kabul etmesi sanıldığı kadar kolay olmuyor. Hele de bu geçmiş ruhumuzu ve belleğimizi sarsan mayınlarla dolu ise…
Psikologlara göre: İnsanların bir çok açıdan geliştiği 0-6 yaşlar başarılması gereken kazanımlar nedeniyle kritik olup bireyin iç dünyasını şekillendiren duygu, düşünce ve inançlar bu yaşlarda oluşuyormuş.
Bu süreçte yaşanan travmalar; yaşam boyunca derin izler oluşturmaya ve yaşamı sekteye uğratmaya devam edermiş. Kişi büyüdüğünde, eğer o travmalarla yüzleşip çözememişse, beyninde anlamlandırıp bilince çıkarmamışsa, geçmişin anılarını geride bırakmayan hasarlı bu ruh daha sonraki dönemlerde aynı olayların tekrarını, benzerini bilerek seçip yaşıyormuş…Bir çeşit „geçmişi tekrarlama zorlantısı“ varmış insanda. Acıya bağımlılıklarımız var ve zihin bizi iyileştirmeye çalışıyor kısacası.
Bilinçaltımız, çocuk aklımızla çözemediğimiz olayları, acıları kendince tedavi etme, aydınlatma yöntemi olarak bize aynı duyguyu yaşama, çözme fırsatı yaratıyor. Tekrar tekrar bu sahneyi yaşatır ki kişinin saklı duygu ve travmaları yeniden yaşayıp kendi ruhsal bütünllüğüne ulaşmasını ister. Yani döngüyü kırıp algımızı değiştirmeyi hedefler… Olayda yasanan duygu aynı olsada „sen farklısın, geliştin“ diyerek „geçmişini kurtar, geleceğini güvenle, özgürce kur“ der bilincimiz…
Bireysellikten çıkarıp genellediğimizde şöyle bir sonuç oluşuyor: genlerimize işlemiş travmalar, acı anılarımızla dolu hafızamız, kuşaklardır „geçmiş zorlantısı“ yaşayan biz Kürdler, bu kadar acı hatırayı bilinçaltından çıkarmaya çalışan bilincimizi, hasarlı hale getirmiş ruhumuza yardım edemez duruma sokmuş olabilir miyiz?
Kişi için yer ve zaman her olayda değişirken; değersizlik, suçluluk, korku, dehşet, çaresizlik yaşamaya devam ediyor, rüya hep aynı…Bu nedenle duruşumuz, tecrübemiz, davranış kalıplarımız farklaşmasına rağmen aşamıyoruz o lanet eşiği… Peşimizi bırakmayan bu döngüden kurtulmadan, geçmiş saplantısından çıkma yolunu bulmadan, ruh dengeye geçemiyorsa; Kürdler de geçmişten ders alıp yüzleşmek, çaldırdığı ruhunu geri almak ve değişmek zorunda, yoksa bu döngü cokkk yaşanır daha…
Travma denilince hangimizin aklına, bir Kürd olarak ağıtlarla dolu geçmiş, çocukluğumuz gelmez ki… Denbejlerimiz, aşkı anlatırken bile acıdan, kavuşamamaktan, ölümden, ihanetten başka bir masal anlatmazken nasıl normalleşir ki çocukluğumuz, biz…
Çok değil yakın tarihimizde kabulenemediğimiz, anlatırken vicdanmızı mezarlığa dönüştüren anılarımızdan bazılarını hatırlayalım…
-1812 Revanduz Ayaklanması; Mir Mehmet teslim oldu, İstanbul‘a getirildi, 1836 şüpheli bir şekilde öldürüldü.
-1839 Bedirxan Bey Ayaklanması; yeğeni Yezdan İzzettin Şer‘in dayatması ile teslim oldu, Şam‘a sürüldü, burada 1868 öldü. Işbirliğinin mükafatı olarak Hakkari valiliğine atanan Yezdan İzzettin Şer 1845‘te ayaklandı ama aynı akibetten kurtulamadı, İngilizlerin yardımı ile tutuklanıp İstanbul‘a götürüldü…
-1880 Şeyh Ubeydullah teslim oldu, tutuklanıp İstanbul‘a götürüldü.
-1925 Şeyh Sait ve arkadaşları idam edildi.
– 1930 Benzencı hareketi lideri Şeyh Mahmut tutuklandı, 1956 Bağdat‘ta öldü.
– Simko, kendisi için çıkarılan aftan sonra gittiği Eşneviye’de 1930 İran tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü.
-1937 Seyid Rıza ve arkadaşları idam edildi.
-1947 Qazi Muhammed ve arkadaşları İran tarafından idam edildi.
-1966 T-KDP genel seketeri Avukat Faik Bucak Urfa’da suikastle katledildi.
– 1971 Sait Kırmızıtoprak ve 2 arkadaşı öldürüldü.
– 1979 Molla Mustafa Berzani, ABD’de öldü.
– 1989 İ-KDP genel seketeri Dr. Abdurrehman Kasımlo Avusturya‘nın başkenti Viyana’da İran yönetimi ile görüşme yaparken iki arkadaşı ile birlikte öldürüldü.
– 1999 PKK lideri Abdullah Öcalan Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye teslim edildi.
– 2017…
,
Bunlar sadece bir kaç örnek…
Kürd isyanlarında iki unsur çok belirleyici olmuştur; Kürd halkı arasında hiç bir zaman tam anlamı ile bir birlik sağlanamamış, bir lider isyan ederken ya en yakını ya da başka bir lider „düşman“la işbirliği yapmış. Bu işbirlikçiler sayesinde isyan başarıya ulaşamamış, ya liderleri teslim olmak zorunda kalmış veya öldürülmüş. İkinci önemli ve hatta işbilikçilikten daha belirleyici olan İngilizlerin ve Türklerin tutumu olmuştur. Bu iki devet tarih boyunca Kürdün özgürlüğünün önünde en büyük engel olmuş, her türlü hileye başvurmaktan çekinmemiştir.
Qazi Muhammed‘in idam sehpasındaki vasiyetini okursanız irkilerek bugün hala aynı noktada oldugumuzu fark edersiniz. İşin ilginç yanı Kürd isyanları, haraketleri, liderlerinin akibetleri o kadar birbirine benziyor ki, tam da psikologların dedikleri gibi “geçmişin zorlantısının” gerçekliği Kürdlerde kendini inanılmaz bir şekilde ifade etmiş, ediyor…
Bir insan, bir toplum bu kadar mı dejavu yaşar…
Kim bilir belki Kürdleri geçmişin zorlantısından kurtaracak bir lider çıkar ve bugüne kadar yaşananların terisini başarır…