Aktüel Yorum

Durum tespiti

Süreç hakkında konuşurken nereden bakıyor ve hangi ölçütleri esas alıyorsak sonuç da ona göre şekillenir.

Aktüel durum oldukça dinamiktir. Ne denli hızlı da olsa takip edilmesi basittir fakat yüzeysellikle maluldür. Tarihsel-toplumsal arka planıyla birlikte süreç veya sürece dair durum ise daha girift ve derinliklidir.

Tüm insanlık tarihi boyunca kanıtlandığı gibi olaylar yüzeyseldir, düşünceler derindir. Kimi zaman kişiler yüzeyseldir fakat yarattıkları durum derindir.

Örneğin Erdoğan ve onu yöneten Bahçeli yüzeyseldir fakat içerisine düştükleri kriz çok derindir; savaşı tırmandırarak içinden çıkmaya çalıştıkça bataklıkta sürekli debelenip duran ve çırpındıkça batan bir konum oluşturuyorlar. Bataklıkların kokusu çok keskindir fakat içindekiler farkında olmazken farkında olup da kenarında dolananların da onlardan fazlaca bir farkı yoktur.

En kolay idare tarzı, kokuşmuş, çürümüş bir çarkın dişlisi olmaktan doğar.
Devletin idare edilmesi kolay ama devletin kendisi derindir. İdare edilmesi kolaydır çünkü bürokrasi ve hiyerarşiye dayalıdır. Derinliği ise toplum üzerinde hegemonyasını sağlayabilme becerisine bakılarak anlaşılabilir.

Dünya yüzeyseldir insan dünyası karşısında. Ruhun enginliğine hiçbir şey yetişemez.
Renkler, sesler ve kelimeler bazen çok yüzeysel bazen de çok derin bir anlam taşırlar. Bazen sessizlik tüm seslerden daha anlamlı olur. Mesela anlam olgusu etrafında dönen bir dünyada maddiyat ve teknik değil maneviyat derindir ve anlamlıdır. Fakat maddi dünya açısından para her şeydir.

İnancın gücü neyle kıyaslanabilir? Deneysel bilim yüzeysel, inanç ise çok derindir. Gelenek ise derinlerin derinidir. En çok dikkate alınması ve analize tabi tutulması gerekendir.

Köy, kasaba ve kentlerin bir kimliği vardır; tehlikeyi bazen sessizliğe gömülmüş kimliklerde aramak gerekiyor. Belki de suçluluk psikolojisiyle kendini ispat etme arayışında olan kitlelerin boyun eğmesindeki yüzeyselliktir en büyük tehlike. Nereden bakılırsa bakılsın faşizmin sürü-kitlesi yüzeysel, direngen halk damarı ise derindir.
Siyaset günlük, anlık bir iştir; her türlü gelişmeye anında yanıt oluşturmayı gerektirir. Dolayısıyla değişkenler arasında en değişken olanıdır demek yanlış olmaz. Savaş taktikleri açısından da benzer bir değerlendirme yapılabilir. Nihayetinde dar konjonktüre bakıp durum tespiti yapmak kendi içinde yüzeysellikleri ve yanlışlıkları barındırır.

Efrîn’i işgal edenler yüzeyseldir; fakat oraya dönecek olanların kökleri çok derinlerdedir! Bu liste daha da uzatılabilir.

En derin sevgi ve saygıyla örülüymüş gibi görünen ilişkiler bile bir anın tüketim malzemesi olabiliyorsa görünümün aldatıcılığı, gelip geçiciliği karşısında daha uyanık olmak gerekiyor.

Dini, dili ne olursa olsun insanı esas almak büyük bir imandır. Tasavvuf ehline tüm diller yabancı da olsa gönül dili hepsini çözmeye muktedirdir. Olayları sadece olay olarak gören, yorum gücünden düşen ve tüketim sınırlarına dayanmış olan her yaşam ve düşünce alışkanlığı yüzeyselliğin kanıtıdır.

Köksüzlükle, hiçbir yere ait olmamakla övünen sahte özgürlükçüler derin düşündüklerini, evrensel karakter taşıdıklarını iddia ederler ama yüzeyseller arasında en yüzeysel olanlarıdırlar ve asla iflah olmazlar.

Düşünce gücünden kopuk, sürekli koşuşturmaca içinde olanlar da her an savrulabilirler. Düşünüp de hiçbir şey yapmayanlar zaten savrulmuştur. Çaresizlik sadece düşüncesizlikten kaynaklanmaz. Bazen derin düşüncelere dalanlar bile alternatif oluşturmayınca Adorno çaresizliğini yaşarlar.

Çok düşünmek değil doğru düşünmek gerekiyor. Bunun için öncelikle aşırı güncel ve aşırı olaycı yaklaşımlardan kurtulmak; her türlü negatif gelişme karşısında ise bilge aklının uçurum kıyısındayken kanatlanmasına güvenmek gerekiyor. Yeter ki bu uçurum kendi uçurumu olmasın; kişi kendi içindeki uçurumda kanatlanamaz; düşer! Çünkü çok kişisel ve dardır. Fakat sistemler arası mücadelede bıçak kemiğe dayandığında, önüne uçurum çıktığında bir tercihte bulunur böylelikle kanatlanır. Kişisel değil tarihsel hareket onu uçmaya sevk eder.

Yüzeysel olanlar uçamaz, uçurumun kıyısına yaklaşmaya bile cesaret edemez; derinlikli olanlar ise asla düşmeyi ve ölümü düşünmez, rol ve misyonuna odaklanır.
Dünyayı yüzeysellik değil derinlik; bencillik değil toplumsallık döndürür. Dünyayı ters döndürmeye kimsenin gücü yetmez.

Devletçilik, iktidarcılık, talancılık, işgalcilik, çetecilik değil toplumsal aklın gücü hangi yöndeyse dünya o yönde döner; bunun tersini ne hiper güç sevdalıları ne de onların gölgesinde geçinenler başaramaz!

Sürekli dünyayı krizlere boğarak insanlığı engelleyeceğini sananlar da yanılıyor.
Unutmayalım ki kriz, kapitalizmin krizidir, direnenlerin değil…Zirveden düşüşe geçen kapitalist modernitedir, demokratik modernitenin ufku ise sonuna dek açılmıştır.
Hakikati güçlü olanın kazanacağı bir zamandayız.
Zaman direnenlerden yanadır! Duvarlar ne kadar yüksek ve menzil ne kadar uzak görünse de hakikat hemen yanı başımızda, içimizdedir.

YAZIYLA ALAKALI OLMAYAN BALIKESİR’E DAİR BİR SORU:

1924 yılında TBMM Lozan antlaşması gereği belirlenen sayıya göre davranıp 150 kişiyi vatandaşlıktan çıkarıp sürgün etmiştir. Bunlara ve olayın adına “Yüz ellilikler” denilmiştir. Listede Balıkesirlilerin, özellikle de Manyas ve Gönenlilerin sayısı tüm memleketlerden onlarca kat daha fazladır. Acaba neden?

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.