Aktüel Yorum

CHP’nin hali

Eskiden beri CHP’liler sık sık övünerek konuşurdu: “CHP bu devleti kuran partidir. Devletin sahibi biziz vb.”

Bu sözler doğrudur da. Bu nedenledir ki, CHP’nin oy sayısı ve oranı çok da önemli değildir. Oy oranı ne olursa olsun, CHP, kurucu parti olarak her daim devletin içinde ve hizmetindedir.

Deniz Baykal barajın altında kalıp CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa ettikten sonra parti başkanlığına Altan Öymen gelmişti. O dönemde HADEP ile ilişki kuran Öymen CHP’si muhtemelen seçimlerde ortak tavır alacaktı. Ama bunu açıklayacağı gün, Ecevit’in sert uyarısı ve devletin acil müdahalesiyle Baykal geri getirilip CHP’nin başına kondu. Ecevit, MHP’nin de desteğiyle azınlık hükümeti kurup devletin başına geçti.

Daha sonra da Baykal-Erdoğan işbirliğiyle tek parti diktası kuruldu. O günden beri, CHP her kritik pozisyonda Erdoğan’ın hemen yanı başında ve arkasında hizalandı.

Daha sonraları Kılıçdaroğlu’nun “Anayasaya aykırı ama evet” formülüyle HDP yöneticilerini zindana göndermesi ve “Aman haaa, HDP’lilerle birlikte görünmeyin” çağrısı hala akıllardadır.

CHP, devleti kuran parti olmanın ötesinde devletin bir uzvu ve de uzantısı olmuştur. Erdoğan diktasının en büyük desteği ve sigortası da CHP olmuştur. Yıllarca iktidar olmak üzere bir çabası bile olmamıştır. Onlara birkaç belediye ve oradan beslenmek yetmiştir. Bu açıdan Erdoğan’ın bir dönem diline doladığı “CHP’nin genel müdürü” ifadesi çok isabetlidir. Kılıçdaroğlu CHP’yi genel başkan gibi değil genel müdür gibi yönetmiştir. Ne Ekmelettin ile ittifaktan ne de son seçimlerde Özdağ ile ittifakından partisinin haberi olmuştur. Bunun sonucu kesin kazanacağız dediği bir seçimi de kaybederek siyasi hayatının bir dönemini noktalamıştır.

CHP değişmeden Türkiye değişmez. Ya da CHP değişirse Türkiye de değişir.

İşte 2023 seçimlerini kaybetmenin şiddetiyle CHP’de bir kıpırdanma ve değişim görünmeye başladı. Özgür Özel başkanlığındaki CHP bir değişim rüzgarı ve de umudu yarattı. Bunun sonucu olarak 2024 yerel seçimlerinde oylarında büyük artış görüldü ve birinci parti oldu. Son günlere kadar anketlerde hep oyları artarak birinci parti olma pozisyonunu korudu. Aynı dönemde Cumhur İttifakı’nın oylarında hep düşüş görüldü. Şüphesiz anket ayrı seçim ayrıdır. Gerçek durum özgür seçimlerde ortaya çıkar. İş seçim konusuna gelince, Cumhur İttifakı işi yokuşa sürmeye başladı. Hem seçimleri belirsiz geleceğe itelerken hem de CHP’ye yönelik polisiye operasyonlar başlatıldı. Türkiye’de her dönemde yolsuzluklar olur. Ama bunlar özel dönemlerde gündeme getirilir.

Sadece askeri darbe dönemlerinde görülen medyatik operasyonlarla, CHP’li birçok belediye yöneticisi gece yarısı baskınlarıyla gözaltına alınıp tutuklandı. Gizli tanık-itirafçı tanık ifadeleriyle suçlar üretilip siyasetçiler tasfiye edilmek isteniyor.

CHP son dönemde geçmişten farklı olarak hem DEM Parti düşmanlığına son verdi hem de “Çözüm süreci”ne yeşil ışık yakarak destek oldu. İmamoğlu’nun “Kanal İstanbul” projesine kesin olarak karşı çıkması da bir diğer tasfiye nedeni gibi görünüyor. Çünkü Binali Yıldırım’ın kazanması hayali üzerine, eşe dosta ve Arap emirliklerine parsellenen “İkinci Boğaz” bölgesi ihaleleri de güme gitmiştir. İşte bütün bunlar Özgür Özel ve İmamoğlu’nun “katline ferman” oldu. CHP siyaset meydanından mahkeme koridorlarına hapsediliyor. Bu süreç uzadıkça CHP zararlı çıkacak ve belki de eriyip gidecektir. En azından ilk seçimde kazanması engellenecektir. Ondan sonraki seçime kadar da kim öle, kim kala?

Şimdi Erdoğan siyasi rakiplerini karakolda ezerek rakip olmaktan çıkarmaya çalışıyor. Siyaset askeri ya da sivil darbelerle hizaya sokulduğu sürece yani halk merkezde olmadıkça o siyasetten halka bir fayda gelmez. Cumhuriyet tarihi ve 1946’dan beri yaşanan sözde “çok partili demokrasi” deneyleri bunun ispatıdır.

Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılında birinci yüzyılı tekrar etmeye kalkışırsa bataktan kurtulamaz. Ancak demokratikleşme ve barışçı çözüm yoluna girerse temel sorunlarına çözüm aşamasına gelmek söz konusu olabilir. Yoksa askeri çözüm yerine polisiye önlemlerle, yargı darbeleriyle bir çözüm bulunamaz.

Diktatörlükte ısrar ve inat her rejimi batağa götürür. Tarih bu acı deneylerin çöplüğü gibidir.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu