Aktüel Yorum

Kasım Engin: Kurtarıcı yok, ya devrim ya kısırdöngü

Ortalık toz duman. Dilipak içeriden yazıyor: Artık herkes Erdoğan sonrasını konuşuyor.

Sabah’tan bir köşebaz: FETÖ değilse de FETÖtürkçüler, NATOcular darbe yapabilir deyip, ardından şüphe pertavsızını Akar’ın üstüne çeviriyor: “Akar neden Pentagon raporunda kendisiyle ilgili övgülere yanıt vermedi” diye soruyor. Şili’de Allende en güvendiği ve Genelkurmay Başkanı yaptığı Pinoşet tarafından devrilmişti. Muhtemelen bunu hatırlıyor.

Bunlar tam böyle konuşup, yazarken, Başbuğ “sahne alıyor.” “FETÖ’nün siyasi ayağı, subayları sivil mahkemelerde yargılatan yasayı çıkaran AKP’dir” demeye getiriyor. Erdoğan anında talimat veriyor: Başbuğ’u yargılayın. O böyle yapınca, Başbuğ hemen yanıtı patlatıyor: Susmayacağım.

Ergenekon sanığı mafya babası Peker “Balkanlara” tüymüş. “Sauna çetesinin” ele başı Ukrayna’da. Erdoğan 200 milyon bastırmış, eski Özel Harekatçı, Ergenekoncu yüzbaşıyı Zelenski’den istiyor.

MHP sotaya yatmış. Beklemekte.

Ergenekon-AKP ittifakı çatırdıyor.

“Türkiye’yi kim kurtaracak?”

Vatandaş kendi paçasını kurtaramayacağını anladığından beri bu soruyu soruyor. Ardından şu soruyu mırıldanıyor:

“AB mi, ABD mi, Rusya mı?”

Kamuoyu araştırmaları bu soruların arasından Erdoğan’ı artık çıkarttı. Vatandaş Erdoğan’dan umudunu kesti. Kılıçdaroğlu’na zaten bakmıyor. İmamoğlu’na tam bakacaktı ki, o da ne? İmamoğlu Elazığ depremzedelerini acılarıyla baş başa bırakmış, dağ başında kayak yapmakta.

Vatandaş medyaya yapışıp kaldığı için HDP’den habersiz. Davutoğlu ve Babacan’ı haklı olarak umudunu kestiği AKP’li gibi görüyor.

Yani içeriden medet yok.

Soruyor: Beni AB mi, ABD mi, Rusya mı kurtaracak?”

Soruyor sormasına da, her sabah uyandığında kurtarıcı olarak karşısında kah Merkel’in başı çektiği AB’yi, ertesi sabah Trump’ın yönettiği ABD’yi, daha sonraki sabah Putin’in Rusyasını görüyor. “Kurtarıcılar” neredeyse her saat değişiyor. Kurtarıcılar her saat değişince de “düşmanlar” da her saat değişiyor. Biçare vatandaş İdlib’de Putin’in “düşman” olduğunu görüyor, zap yapar yapmaz, karşısına “kurtarıcı” Jefrey çıkıyor: Rusya’ya karşı Türkiye’nin yanındayız. Tam sevinecekken bir de ne görsün, ABD PKK’ye karşı binlerce gerillanın kanına giren “istihbarat paylaşım programını” iptal etmiş. “Vay düşman vay” diye bağırıyor. Anında Merkel ekranda. “Erdoğan’ın İdlip’de Suriye ordusundan kaçanları Türkiye’ye sokmamak için yapacağı “briket” evler için harekete geçtiğini görüyor: “Sağol be Merkel yenge” diye seviniyor. Sevinir sevinmez bakıyor ki, Merkel’in AB’si, konferans salonlarını “PKK-YPG”ye açmış, kürsüye çıkan “PKK terör örgütü değildir” diye bastırıyor.

“Kurtarıcılar, düşmanlar” birbirine karışmış. Ergenekon-AKP cephesinde kargaşa var. Avrasyacı-Rusyacı sözüm ona “anti-emperyalist ulusalcı” da dilini yutmak üzere. “Türk-Rus el ele milli cephede” diye zırvalarken, İdlib’de şallak mallak olunca, ardından da ABD “Türkiye’nin yanındayız” deyince imamesini şaşırmış. Ve gelsin Başbuğculuk. Ergenekonculuk hortlamış.

Buyurun yeni alternatif: Darbe… Kurtarıcı “emekli subaylar örgütü.”

Şimdi gelelim asıl soruya: Yedi düvel Erdoğan’a düşman olduğu halde, bu yedi düvel neden Erdoğan’ın işini bitirmiyor?

Ben aradan çıkayım. Sözü, ANF’de esaslı bir analiz makalesi yazan Kasım Engin’e bırakayım. O sebebi mükemmel bir şekilde anlatmış:

“Türkiye’deki faşist rejim kendi öz gücüyle ayakta durmamaktadır. Kapitalist modernite sistemi ve onun öncü gücü ABD, yine Rusya açık ve güçlü bir şekilde mevcut iktidarı kendi planları çerçevesinde ayakta tutmaktadır.”

Kasım Engin, aynı şekilde Birinci Irak savaşında da ABD’nin Saddam rejimini bilerek devirmediğini belirttikten sonra, sebebi net bir şekilde açıklamış:

“Saddam o dönemde düşürülebilirdi. Bu durum, 3. Dünya Savaşı’nın temel amaçlarıyla bire bir bağlantılıydı. Savaşın temel amaçlarından biri de bölge müdahalesiyle birlikte Filistin ve Kürdistan devrimci güçlerini de tasfiye etmek veya denetime almayı içeriyordu. Saddam’ın düşüşü, her iki sahada büyük devrimci gelişmelerin önünü açabilirdi.” Kasım Engin öyle dedi: Filistin “sistem içileştirildi” ve “Reber Apo devletler arası bir komployla rehin alındı, Saddam’ın tasfiyesi gerçekleşti.”

Kasım Engin buradan Erdoğan’ın da Kuzey’deki ve Rojava’daki devrimci süreç tasfiye edilmedikçe Küresel güçler tarafından, bunun yol açacağı devrimci değişimlerden duyulan korku nedeniyle düşürülmeyeceğini açık bir şekilde ifade etti.

Demek ki “kurtarıcı” yok.

Ama küresel ve bölgesel güçler arasında çelişkiler var.

O halde çözüm ortada: “Kurtarıcı” beklenmeyecek, çelişkilerden yararlanılacak, Kürdistan devrimi zafere ulaşacak. Tepemizde ne Erdoğan ne de “kurtarıcılar” kalacak.

Ya devrim ezilirse.

Evet. O zaman Erdoğan düşer, Başbuğlar gelir. Sonra onlar gider. Yeni Erdoğanlar gelir.

Ya şimdi fırsatlar kullanılır, bu kısır döngü Ortadoğu devrimiyle kırılır, halk özgürleşir.

Ya da “dön baba dönelim hacılara gidelim” demeye devam edilir.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu