
Dersim de pek çok öykü dinledim. Yaşlılar birer bilge. Her kemer-e kuç-i, dar- u berin, her tarlanın, dağın, suyun, vadilerin bir öyküsü var. Aşk olsun öğrenene, öğretene. Dinlemek ustalık. Öğrenmek büyüklük. Öğretmek bilgelik. Alim insani kamiller, Hozat’ta.
Eski yaşlı deliler, hakka yürümüş. Genç deliler almış yerlerini. 4 delisi var Hozat’ın. Maykıl, Erdal, Yaşar, Zeki.
Erdal boynuna bir bidon asmış. Elinde tokmak, bidona vura vura davul çalıyor. Şarkılar söylüyor, çarşıda dolaşıyor. Kendini düğünde sanıyor. Ara sıra Yaşar ona:
“Ola Erdo, de yeter” diyor. Taş alıp Erdalı’ı kovalıyor. Kimse karışmıyor.
Yaşar’ı kaçtır Ağverenlilerin lokantasına yemeğe götürüyorum. Bazen de beni çarşıda görüyor yanaklarımdan öpüyor.
“Hade böle gezek” diyor.
Ben anlıyorum karnı aç. Yeniden Ağverenlilerin lokantasına götürüyorum. Karnını doyuruyor. Bıyıklarını, uzamış sakallarını yemeğe bulaştırıyor, peçeteyle siliyorum. Kalkıp gidiyor bir şey demeden.
Maykıl, kemerine bir keser sapı takmış, eli hep kıvrık, ağzında sigarası eksik olmuyor. Yeleğinin cepleri sigara dolu. Kolunda bir poşet içi sigara dolu. Gene de masaları geziyor:
“Hele bir sigara ver” diyor.
Sigara verenler, para da veriyor. Bazen de çay söylüyorlar, içip kalkıyor. Girmediği kahve yok. Masaları dolaşıyor.
Zekiyle çay içtik. Sohbet ettik. Sigara istedi. Para verdim almadı.
“Ben zenginim” dedi.
“Sen nasıl zengin oldun”.
“Bir küp altın gördüm, babam benden istedi, vermedim. Çubukla başıma vurdu. Deli oldum”dedi.
Ceplerini gösterdi sigara paketleri dolu.
Hozat’ın genç delilerinin başı dik bile. Nasıl güldürüyorlar, bir de düşündürüyorlar. Onlarla konuştum, diyalogları güzel. Hozat’ın genç delileri süper! Sanki köklere inmiş sözler, gövdeyi sarmış dallar, denildiği gibi kucaklamışlar kök ve gövdeleriyle Hozat parkını. Hozat akşamlarının gece mavisi belirince masaları geziyorlar her masaya gitmiyorlar. Hozat parkının çakıl taşları sanki onlarla yeşeriyor. Hayran kalıyor bu kente gelenler; bilir, tanır onları bir Sarısaltık bir de Ağuiçen ve Derviş Cemal… Xızır’ın yolunda “akıllılar ki” öyle burada deliler.
Kim kendi şerefine el sürülmesini ister ki, deli olsa bile!
Hozat’ın suyundan içince bir de delilerimizle konuşunca, dünyadan göçseler bile geçmişlerini, bir de Hozat delilerini unutamazlar. Bir damla su diğer damla suya benzese de Hozat’ın delileri benzemez başka delilere…