
Hamburg’da bir iltica kampı! Yarı açık cezaevi gibi
MEHMET ZAHİT EKİNCİ/HAMBURG
Ülkelerini terk etmek zorunda kalanlar gittikleri ülkelerde uzun bir süre kamp denilen yerderde kalmak zorunda. Bu kamplar, şehir merkezlerinden, gözlerden uzak ormanlık ve tenha alanlara kurulu. Ve bu kamplara gönderilenleri birçok sorun bekliyor…
Hamburg yakınlarındaki Horst Kampı’nda kalan Hülya Orman, kaldıkları kampı yarı açık cezaevine benzeterek, “Sosyal yaşamdan uzak izole bir hayat sürüyoruz” diyor.
İltica kampları, ülkelerini terketmek zorunda kalanların başka topraklardaki buluşma noktası. Genellikle kampların etrafı tel örgülerle çevrili olup, yarı açık cezaevi konumunda. Kamplar, şehir merkezlerinden, gözlerden uzak, ormanlık ve tenha alanlara kurulu. Çoğunlukla ülkelerindeki politik sorunlar ve savaş nedeniyle Avrupa’ya gelmek zorunda kalanları, kaldıkları kamplarda ise birçok sorun bekliyor. Hamburg’dan 60 km uzaklıkta bulunan Horst Kampı da bu kamplardan biri.
Lauenburg kentine yakınlarındaki Horst Kampı’nda kalan Hülya Orman, Hasan Rodî, Tahir Gedikli ile kaldıkları kampın sorunlarını konuşmak için, Hamburg Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nde (DKTM) bir araya geldik. DKTM’nin binasından içeri girdiklerinde ürkek bakışlarında onları hemen tanıyoruz. Onları öyle görünce bundan 20 sene önce Würzburg’daki derneğe gittiğim zamanı anımsıyorum…
Yarı açık cezaevi gibi
Hülya Orman Elazığ Sivriceli. 43 yaşındaki Hülya Orman yaklaşık bir aydır iltica kampında kaldığını ama bu sürede çok şeye şahit olduğunu belirtiyor. Sosyal yaşamdan uzak kamp yaşamından bir nebzede uzaklaşmak için, bir buçuk saat otobüs yolculuğu ardından buraya geldiğini belirterek sözlerine başlıyor: “Daha önce Neu-Münster yakınlarında bulunan bir kampta kalıyordum. Oranın şartları buraya göre nispeten iyiydi. En azından insan yüzü görebiliyorduk. Çarşı bize yakındı. İhtiyaçlarımızı giderebiliyorduk. Buraya geldiğim zaman kendimi yarı açık bir cezaevinde gibi hissettim. En yakın yerleşim yeri kamptan 8-10 km uzakta.
Yüzlerce kişiye tek duş kabini
Kaldığımız kampta, yüzlerce insan yaşamasına rağmen sadece bir duş kabini var. Duş almak için uzun bir süre beklemek gerekiyor. Yemekler kötü. Makarnayı, pilavı yarı pişmiş bir halde veriyorlar. Birçok insan bu koşullardan dolayı akrabalarında kalmayı tercih ediyor. Peki bizim gibi akrabası olmayan insanlar ne yapsın? Her şeyden uzak bir yaşam sürdürüyoruz burada. Hamburg’a gelmemiz bütün günümüzü alıyor. Sadece 10 euro yol parası ödüyoruz. Ayda bize 125 euro para verildiği düşünülürse bunun neye tekabül ettiği anlaşılır.125 euroyla bir ay boyunca geçimimizi sağlamak zorundayız.”
‘DAİŞ sempatizanlarıyla aynı yerde’
Hasan Rodî ise Mardinli. Ülkede can güvenliği olmadığı için yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını belirten Rodî güvenlik kaygılarından dolayı fotoğrafının çekilmesini istemiyor. “Siyasi nedenlerden dolayı cezaevinden çıktıktan sonra yurtdışına çıktım” diyen Rodî; “Kalsam ya tekrardan tutuklanmak ya da faili meçhul bir cinayete kurban gitmekten korktum” diye belirtiyor. Rodî’nin karşılaştıkları ise şöyle: “Kampa gelmeden önce misafirhane denilen bir yerde bizi konuk ettiler. Tanımadığım bir çok insanın arasında sabahı zor ettim. Buradada can güvenliğim yoktu. DAİŞ terör örgütünün sempatizanları ile aynı ortamı paylaşmak zorunda kaldım. Kürt olmamdan dolayı bize farklı bir gözle bakıyorlardı. Misafirhanenin girişinde kamera sistemi ya da arama olmadığı için dileyen herkes elini kolunu sallayarak içeri giriyor. Misafirhanede kaldığımız sürece ilticacı sayılmadığımız için yardım etmediler bize.”
‘Burada da güvenliğimiz yok’
Tahir Gedikli ise Maraş Pazarcıklı. Yeni gelenlerin bekletildiği misafirhanede kaldığını belirterek şunları aktardı: “Geldiğimiz ülke Almanya olduktan sonra her şeyin güvenlikli olduğunu ve bir sorun yaşamıyacağımı düşünmüştüm. Misafirhane denilen yer, yeni gelen mültecilerin kayıtlarını yaptırttığı bir yer. Burada bir süre kaldıktan sonra başka kamplara dağıtım yapılıyor. Misafirhane denilen yerde hiçbir güvenlik önlemi yok. Her türlü hırsızlık olayı yaşanıyor. Bunun yanı sıra içeriye her türlü uyuşturucu madde giriyor. Geldiğimin ilk haftasında telefonumu çaldılar. Görevlilere söylediğimizde yapacak bir şeyleri olmadığından beni polise havale ettiler. Tabi dil yok, yol yok, yordam yok. Polis böylesi vakalarla yüzlerce kez karşılaştığı için sadece tutanak tutup seni başından savıyor. Derdimizi anlatacak kimse de yok. Tercümanlar yok. Rica minnet insanları ikna edip işlerimizi yaptırabiliyoruz. Siyasi nedenlerden olmasaydı kesinlikle gelmeyi düşünmüyordum.”
