Aktüel Yorum

Biden’ın açıklaması veya “casus belli”

ABD Başkanı Biden geçtiğimiz günlerde, Türk devletinin (ismini de zikrederek), Rojava’ya karşı “alt ve üst yapıları”, yani tüm Rojava’yı ve halkı “meşru hedef” ilan etmesini ve bu amaçla başlattığı saldırıyı “Amerikan’ın güvenliğine karşı olağanüstü bir tehdit” saydıklarını ilan etti.
Eğer yanılmıyorsam ABD bugüne kadar bu saldırıların DAİŞ’e karşı mücadeleyi zayıflattığını ve Koalisyon güçlerine zarar verdiğini söylemekle yetinmişti. Biden’ın açıklaması TC’yi ABD’nin güvenliğini tehdit eden bir devlet olarak suçlamıştır. Bir devletin güvenliğini tehdit etmek, eğer tehdit geri çekilmezse, uluslar arası hukuka göre “casus belli”, yani “savaş nedenidir”. ABD henüz ABD’nin güvenliğini tehdit etmenin “casus belli”, savaş nedeni olacağını açıkça söylememiş olmakla birlikte, Türk devletinin ABD’nin güvenliğini tehdit etmeye devam etmesi durumunda, bunun “casus belli”, savaş nedeni olacağını resmen ilan edebilir.
Rojava’ya yönelik saldırılar hakkında yazan havuz medyası yazarları “binlerce kilometre uzaktaki ABD’nin güvenliğini nasıl oluyor da tehdit ediyoruz?” diye, söyleneni anlamazlıktan geliyorlar. Onlara tane tane anlatalım:
Birincisi, Üçüncü Dünya Savaşı’ndayız. Adı üstünde “Dünya Savaşı”, dünyadaki bütün devletleri ilgilendiren savaştır. İkincisi, ABD bu savaşta, iki karşıt ve düşman devletten biridir. Üçüncüsü, dünya savaşı iki dünya savaşından farklı olarak mekansal anlamda “bölgeseldir”, ona katılan devletler bakımından “küreseldir.” (Eski çağlarda savaşlar, muayyen bir “meydanda” yapılırdı. Çaldıran, Sakarya v.s. bu eski savaşlardan kalma “meydan savaşları” olarak adlandırılmıştır. Şimdi meydanın yerini bölge almıştır, bu bölgenin ismi de Kurdistan merkezli Ortadoğu’dur.) Dördüncüsü, böyle olduğu için Rusya ve Amerika, DAİŞ’e karşı koalisyon içindeki devletler, yani dünyanının belli başlı ülkeleri bölgeye “yakın” ya da “uzak” olmalarına bakmadan buraya askeri güçlerini yığmıştır. Bu devletlere Türkiye de dahildir. Tarih diyor ki, eğer Üçüncü Dünya Savaşı Kuzey ve Güney Kore merkezli Uzak Doğu’da başlasaydı, Türkiye, “Kore nire?” demeden tıpkı ABD gibi oraya en azından “bir tugay” gönderirdi. 1950 yılında Kunuri toprağına bir tugay askerini gömdüğü gibi. Beşincisi ve en önemlisi, Türk devleti ABD’nin ittifak halinde olduğu QSD güçlerine ve onun topraklarına saldırdığı zaman, ABD’ye saldırmış olmaktadır Biden da bunu ABD’nin güvenliğine tehdit olarak ilan etmiştir.
Nokta değil, noktalı virgül. Devam edelim:
Türk devleti, Hakan Fidan’ın ağzından Rojava’yı haritadan silme, Rojava nüfusunu öldürme kararını ilan etmiştir. “Alt yapı ve üst yapı meşru askeri hedeflerimizdir” demenin anlamı budur. Çünkü bütün ülkeler gibi, Rojava özerk bölgeleri de “alt ve üst yapılara” sahiptir, zaten başka “yapı” da yoktur. Alt ve üst yapıları vurmak, eğer Rojava nüfusu yapı olmayan dağlarda ve çöllerde yaşamıyorsa, o alt yapıdan su içen, ampülünü ışıtan, silosundan aldığı ekmeyi yiyen, gazıyla yemek pişiren, yollarında yürüyen, o üst yapının okullarında okuyan, hastanelerinde yatan, binalarında yaşayan tüm Rojava nüfusunu yok etmek demektir.
ABD şu anda, tıpkı Erdoğan gibi Gazze’nin alt ve üst yapısını, tüm Gazzeli Filistin halkını yok etmekte olan Netanyahu’ya destek verirken, neden Netanyahu’nun kopyası Erdoğan’ın saldırılarına karşı neredeyse “casus belli” ilan etmiştir? Çünkü Gazze askeri bakımdan Üçüncü Dünya Savaşı’nda hiçbir stratejik öneme sahip değildir. Rojava Kurdistan’ı ve tüm Kurdistan ise stratejik öneme sahiptir. Geçmişte nasıl “Polonya koridoruna sahip olan tüm Avrupa’ya sahip olur” dendiyse, bugün de “Kurdistan’a sahip olan tüm Ortadoğu’ya sahip olur” denmektedir. Eh, ABD de, Rusya da zaten bu amaçla bölgededir. Hemen anlaşılacağı gibi Kurdistan’ın stratejik önemi “alt ve üst yapıların” varlığından dolayı değil, onlardan yararlanan “nüfus”tan, yani Kürt halkından ötürüdür. “Yapılar” savaşmaz, insanlar savaşır çünkü. ABD bu insanların gücüne dayanmadan, bu savaşta bir milim ilerleyemez. Kürt’e muhtaçtır. Türkiye ise ABD’nin muhtaç olduğu Kürt’ü yok etmek, “Kurdistan’sız Ortadoğu”da bölgesel emperyalist bir güç merkezi olmak istemektedir. ABD ise Kürtlerin toptan öldürülmesine karşı çıkmakta, yaşayan Kürtleri ise kendi amaçlarına, mesela Barzani aşireti gibi, tabi kılmak için “PKK’siz Kurdistan” istemektedir. O nedenle Kandil’e karşı saldırılarında ve Başkan Apo’ya karşı tecrit uygulamasında Türkiye’yi desteklemektedir. Gerillanın yok edilmesiyle tüm parçalardaki Kürt halkının öz savunma sistemini büyük ölçüde dağıtıp, bu halkı teslim almaya çalışmaktadır. Herkes de biliyor ki, o gerilla dağa çıkmadan önce, orta yerde ne Başûr Federe bölgesi ve ne de Rojava vardı. Türk devleti “öldüreceğine” göre, ABD de “öldürülen Kürtleri” teslim alamayacağına göre, sonuçta ortada “hakim olacağı” bir Kurdistan kalmayacağına göre, o nedenle de Ortadoğu’ya hakim olmak için Kurdistan’a hakim olma amacına da ulaşamayacağına göre, ABD Rojava’ya saldırıları kendi emperyalist amaçlarına karşı saldırı olarak görmektedir.
Ve Kurdistan yalnız savaş alanı değil, Ortadoğu devrimci sürecinin de merkezidir. Apocu Konfederal devrim hedefine ulaşırsa ne olur? Rusya’sız ve Amerika’sız bir Ortadoğu kurulur.
Türkiye Kurdistan’ı yok ederek, ABD ise PKK’siz Kurdistan’a hakim olarak işte bu devrimi önlemek istemektedirler.
Biden’ın son açıklaması Türkiye’ye karşıdır, ama ne Apo’dan, ne de Apocu halktan yanadır.
İyi de neden Apocu Rojava’yla taktik ittifak yapıyor?
Çünkü Rojava’yı bir türlü Başûrlaştıramıyor da ondan.
Sonuç ne? Şu: Rojava hem Başûrlaşmamalı, Türk devletinin ya da ABD’nin aleti olmamalı, yani ABD’yle taktik ittifakını Türk ve DAİŞ saldırıları dışında başka devletlere, aktüel olarak ne İsrail’e ve ne de İran’a karşı kullanmamalı, aynı zamanda küresel güçlerin çaresizliğinden hareketle, bu taktik ittifakı devam ettirmeli. Sanırım Rojavalı hevaller tam da böyle bir çizgi izlemekte.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.