Aktüel Yorum

Demokratik çözüm, demokratik toplum

Ciddi bir değişim sürecini yaşıyoruz. Bu sürecin başında Devlet Bahçeli “Dünya değişiyor. Bölgemiz değişiyor. Dileyelim ki, Türkiye değişmesin” diyerek durumun aciliyetini ve önemini ifade etmişti.

O günden beri yaşananları tekrar etmeye gerek yok. Ancak şunları belirtmekte yarar var:

Bazıları hala “Terörsüz Türkiye” diyor. Bunlar değişimin önemini ve kaçınılmazlığını hala görmeyen, görmek istemeyen, tam tersine engellemek isteyen statükocu kalıntılarıdır. “Terörsüz Türkiye” deyip her türlü hukuksuzluğu sürdürmek istiyorlar. Türkiye egemenleri uzun yıllardır sorunu siyaset zemininde çözmek yerine inkarcılıkla, imhacılıkla ve askeri operasyonlarla çözmek istedikleri için sorunlar kartopu gibi büyüyüp bu hale geldi. “Son teröristi yok edene kadar savaş” kafası hukuksuzluğu her alanda egemen kıldı. Ama “Hukuksuz Türkiye” yaşamın her alanında batağa saplandı.

Her türlü hukuksuzluğu sürdürmek ve böylece statükoyu ayakta tutmak mümkün müdür? Elbette değildir ama statükocular egemenliklerini sürdürebilmek için her yolu deneyeceklerini ve de her türlü engellemeyi-kışkırtmayı yapacaklarını ortaya koyuyorlar.

Türkiye yeni bir yüzyıla girecekse, bu yüzyıl önceki gibi inkarcı-imhacı ve hukuksuz bir yüzyıl olmayacaktır. Tam tersine, keyfi bir düzene değil, hukukun üstünlüğüne, bütün farklılıkların eşit ve özgür olarak yaşama hakkına ve demokratik topluma dayanan yeni bir yüzyıl gerçekleşmelidir. Çünkü geçmiş yüzyılın tekrarı bir yenilik olmayacağı gibi mümkün de değildir.

Ne var ki, TBMM Komisyonu’nun daha kendi yasası bile çıkarılmamıştır. Bu tempoyla giderse zamana yayılan görüşmelerle sorun gerçekten komisyona havale edilmiş olur. Oysa yıl sonuna kadar sonuç alınması hedefleniyordu. Yangından mal kaçırır gibi bu sorunlar ele alınamaz ama yangını seyreder gibi de yangın söndürülemez, çözüme ulaşılamaz. Geçen her gün kayıptır ve zaman kaybı kolaylıkla telafi edilemez.

Açıktır ki, hem Kürtler hem de bölge açısından olmazsa olmaz olan şudur:

Dışişleri ve Savunma Bakanları ikide bir Rojava yönetimini tasfiye planlarını dışa vurmakta ve dile getirmektedir. Oysa Suriye’de de çözüm bütün farklılıkları içermek ve kabullenmekle olur. Kuzey’de çözüm derken Rojava’da inkar ve imhayı sürdürmek olanaksızdır ve asla kabul edilemez. Çözüm olacaksa Kürdistan’ın bütün parçalarında ve de bölgede olmalıdır. Aksi durumda bir çözüm değil, savaşın değişik biçimlerde sürdürülmesi olur. Bu da her an diğer parçalara da yayılabilir.

AKP-MHP merkezli kumpaslarla siyaset mühendisliği yapılamaz. Süreci sabote eden en büyük tehlike budur. Bazen MHP’yi de dışarıda bırakan, Bahçeli’yi de isyan ettiren Erdoğan merkezli siyasi mühendislik çalışmaları yargı sopasıyla gündeme getirilmektedir. Halk, norm dışı devlete son verilip Erdoğan diktasının mağduru olan HDP ve Gezi tutsaklarının ve hasta tutsaklar öncelikli olmak üzere 30 yıldır zindanda olan tutsakların serbest bırakılmasını isterken yeni siyasi operasyonlarla CHP üzerinde terör estirilmesi asla kabul edilemez. Siyaset alanındaki hukuksuzluk bütün halka huzursuzluk ve de diktatörlük olarak yansımaktadır. Siyasette yargı eliyle tasfiyeler sürerken sağlıklı bir çözüm süreci gerçekleşemez.

Çözüm komisyonu bütün bunları dikkate alarak elini çabuk tutmalıdır. Süreci oyalama ve çürütme çabasındakiler de şunu iyi bilmelidir ki, “vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir güç duramaz” (Victor Hugo). Çözüm düşüncesi gündeme gelmiştir ve çözüm yolu er geç kazanacaktır.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu