Aktüel Yorum

ABD Rojava’da ne yapmak istiyor?

Geçen hafta, ABD’nin en çok satan gazetelerinden Wall Street Journal’in yaptığı çok önemli bir haber, seçim gündeminin gölgesinde kaybolup gitti.

Haber, DAİŞ’le mücadele sona erdikten sonra ABD’nin, Suriye’nin kuzeyinde bulunan güçlerinin yerine konuşlandırmak ve ülkenin kuzeydoğusunun yeniden istikrara kavuşmasına yardımcı olmak adına, Araplardan oluşan bir ordu kurmayı planladığını bildiriyordu.

Bu plan çerçevesinde, ABD yetkilileri Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile görüşmeler yapmış; Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Mısır İstihbarat Başkan Vekili Abbas Kamil ile görüşmüştü.

ABD, Arap devletlerinden, DAİŞ’le mücadele sona erdikten sonra mali destek yanında, Suriye’ye asker göndermeleri talebinde bulunmuş. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın, Suriye’deki savaşta El Kaide, El Nusra, Ahraruş Şam, ÖSO ve DAİŞ gibi çeteleri desteklediklerini herkesten daha iyi ABD biliyor.

ABD, Suriye’deki savaşta El Kaide’nin türevleri, DAİŞ ve ÖSO denilen kokteyl örgütlere karşı Rojava Kürtleri ve Kuzey Suriye halkları ile bir ittifak kurdu. Bu ittifak aynı zamanda, Suriye’de vekalet savaşı yürüten Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’a karşı bir ittifaktı. ABD’nin, vekalet ettikleri savaşta yenilen devletlerden, savaş sonrasında Suriye’nin inşası için mali destek istemesi, para yolu yönetime ortak edilmelerinden başka bir anlam taşımaz.

Wall Street Journal’in haberi, Suriye’deki savaş tümüyle sona erdikten sonra, ABD’nin savaş süresince Kürtlerle oluşturduğu ittifakı, Kürtler aleyhine ciddi bir revizyona tabi tutma planını deşifre ediyor.

Bu çerçevede ABD, Suriye’yi istikrarsızlaştıran devletlerle, “Suriye’nin yeniden istikrara kavuşması” planları yapmaktadır. Plan uzun vadede, Suriye’de savaşın en şiddetli dönemlerinde dahi istikrar ve huzur içinde olan Rojava ve Kuzey Suriye’deki yaşam ve yönetim biçimini tasfiye etmeyi amaçlamaktadır.

ABD, Kürtler ve Kuzey Suriye’deki tüm halkların ortak savunma gücü olan YPG/YPJ ve QSD’ye karşı ve onun yerine, Suudi Arabistan ve Katar askerlerinin de içinde yer alacağı bir Arap gücü oluşturmak istemektedir.

ABD böyle bir planı, Kürtleri doğrudan karşıya alarak ve düşmanlaştırarak değil; Rojava ve Kuzey Suriye yönetimlerini ve halklarını da bu planın ‘ortağı’ yapabildiği oranda hayata geçirebilecektir. Bunun için de ABD sert bir askeri savaş değil; içeriden, sinsi, yumuşak ve derin bir savaş yürütecektir.

ABD bir yandan YPG ile QSD arasında çelişki, ardından QSD içinde Kürt-Arap çelişkisi yaratacaktır. Kriz çıkarma, çelişki ve gerilim ortamı yarattıktan sonra tüm tarafları kendisine mecbur bırakma tarzı ABD’nin klasik politikasıdır. Sonrasında Suudi Arabistan, Katar ve Mısır subaylarının öncülük edeceği bir Arap ordusu ile, bu çelişki ve gerilime ‘ağabeylik’ ve ‘hakemlik’ yapılacaktır. Bu plan, aynı zamanda Rojava ve Kuzey Suriye’deki demokratik Özerk yönetimlerin savunma ayağını çökertme planıdır.

ABD planı, YPG/YPJ ve QSD ile bu gücü oluşturan, eğiten ve denetleyen siyasi otorite arasındaki ilişkinin bitirilmesini de hedeflemektedir. Savaşta rüştünü ispatlamış ve giderek profesyonelleşmiş savunma gücü parçalanarak, adına “Arap Gücü” denilen ordunun denetimine verilmek isteniyor. Arap Ordusu’nun denetimine girmiş bir savunma gücü, halk ordusu ve demokratik özerk yönetimin koruyucu gücü olma özelliğini yitirecektir. Böyle bir ordu kaçınılmaz olarak Rojava ve Kuzey Suriye kantonlarının denetiminden çıkmış olacaktır.

ABD böyle bir planı devreye sokar mı?

Kanıt ve veri çok.

Türk devletinin vekalet savaşında açık bir yenilgi yaşadıktan sonra, yeniden Suriye’ye girmesi; Cerablus’u ve El Bab’ı işgal etmesi Türkiye’nin askeri ve siyasi gücü ile değil; ABD’nin siyasi ve askeri desteği ile mümkün olmuştur.

Efrîn işgali sadece Rusya’nın desteği ile değil; ABD’nin onayı ve desteği ile gerçekleşmiştir.

ABD’nin çeşitli düzeydeki görevlileri belli aralıklarla, Suriye’deki Kürtlerle ittifaklarının stratejik değil, taktik bir ilişki olduğunu ve bu ilişkinin, savaş sonrasında bitirileceğini belirtmektedir.

Dahası ve en önemlisi.

Cenevre’de, Suriye konulu yedi toplantı yapılmıştır.

Bu toplantılar Suriye’de hiçbir etkisi ve Suriye ile hiçbir alakası olmayan tüm güçler katılmış, Kürtlerin meşru temsilcileri katılmamıştır.

ABD’nin Suriye’de Kürtler dışında tek bir partneri olmamasına rağmen, Kürt temsilcilerinin Cenevre toplantılarına katılımlarını istememiştir. Toplantılara El Kaide grupları, ÖSO ve ENKS çeteleri davet edildiği halde PYD, Rojava kanton yönetimleri ve Kuzey Suriye meclis temsilcilerinin katılımı engellenmiştir. Bu engeli yapan bizzat ABD’dir.

ABD’nin yapısı, geçmişi ve emperyal karakteri, bundan sonra da her türlü uğursuz planı gerçekleştirmesine fazlasıyla müsaittir.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.