
Tamir Bar-on – Marksizm ve Ulusalcılıktan Radikal Demokrasiye Doğru: Öcalan’ın 21. Yüzyıl Sentezi
Tamir Bar-on’un Nisan 2015’de düzenlenen “Kapitalist Moderniteye Meydan Okumak II” başlıklı Hamburg Konferansı’nda yaptığı sunum.
Giriş
Abdullah Öcalan Türkiye’de çok iyi bilinen ancak dünyanın geri kalanında da bir o kadar gizem olarak kalan biri isim. Çoğu Kürt için bir kahraman ve birçok Türk için kana susamış bir suçlu olarak görülüyor. 1990’larda PKK’nin dikkat çekici liderliğinden geçmişteki şiddetten uzak durmaya çalışan bir entelektüel olarak dönüş yapan Öcalan şu anda üç ciltlik hapishane yazılarını kaleme aldığı İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.(Öcalan,2007.2011.2012)
Öcalan hemen hemen 15 yıldır 1500 Türk askerinin koruduğu Marmara denizindeki Türk hapishanesinde kalan tek kişi olarak çürümeye bırakılmıştır. Böylece Öcalan’ın Kürt hakları ve bağımsızlığı için verilen mücadeleye ilişkin stratejileri tekrar düşünmek için epey zamanı vardı. Öcalan ayrıca Marksizmden ilham alan PKK’nin gerilla savaşının taktik ve stratejileri, Türk devletinin doğası ve ideolojik dayanakları, Kürtlerin parçalı ve feodal yapısı, uygarlık tarihi, Kürt sorunun çözümüne ilişkin yeni çözüm modelleri ve diğer büyük insanlık sorunları gibi konular üzerine de düşünmüştür.
Öcalan’ın yeniliği Kürtlere ve daha geniş olarak Ortadoğu uygarlıklarına ilişkin tarihsel yaklaşımındadır. Bu yazı Türk devleti tarafından ele geçirildikten sonra Öcalan’ın başta Yol Haritası olmak üzere sayısız yazısına dayanarak onun Gramsciyen bir yorumunu amaçlamakta ve PKK liderinin eski İtalyan Komünist Partisi liderinden daha radikal bir “demokratik özerklik” pozisyonuna kaydığını öne sürmektedir.
Bir siyaset teorisyeni ve İtalyan Komünist Partisi eski liderlerinden olan Antonio Gramsci 1891 yılında Sardinya, Ales’de doğdu. Dünya çapında Marksistler nezdinde Benito Musolini’nin faşist düzenine karşı verdiği direnişle bir kahraman olarak görülen Gramsci tüm yazılarını tutsaklığında kaleme aldı ve 1937’de, Roma’da devlet kontrolünde olan bir klinikte, yaşamını yitirdi(Garmsci,1971.1992.1996.2007).
Yeni ideolojik bileşimler için politik alanlara izin verdiği ve kültürel –uygarlıksal plandaki değişiklikleri anlamamıza yardımcı olması için Gramsci den faydalanıyorum.(Gramsci,1971, s.445;505-507). Gramsci’nin izinde Öcalan’ın yazılarını entellektüelllerin tarihteki rolünü vurgulamak için kullanacağım. Entelektüel düşünceler tarihin şekillenmesinde ve sivil toplumun lehine ya da hegemonyanın ideolojik yapısına karşı insanlar arasında konsensüsün sağlanmasında temel bir rol oynarlar. Bir entelektüel fikirlerin üretimini ve yayılmasını işinin merkezine alan kişidir. Antonio Gramsci ilki özel sosyal sınıflara (burjuva ve proletarya ) sadık olan sonraki de sosyal ekonomik düzen ve “hegemonik projeye” bağlı olan “organik” ve “geleneksel” entelektüel arasında ayırım yapar. Öcalan da ne burjuvazinin ne de Marksist anlamda proletaryanın temsilcisidir çünkü kendisi komünist devletlerin tek parti dogmatizmini ve PKK’nin geçmişteki dar sosyalizm anlayışını eleştirmektedir. Örneğin Hapishane Yazıları I’de, Öcalan(2007,s.234-236) sosyalist ve ulusal kurtuluş hareketlerin “aşırı şiddet kullandığını”, komünist tek parti devletinin “hükümetlerin totaliter anlayışlarının sıkı bir şekilde gerçekleşme aracı “olduğunu “proletarya diktatörlüğü” sloganının “daha çok kitleleri motive amaçlı“ olduğunu ve “demokrasisiz bir sosyalizmin“ mümkün olamayacağını belirtir.
Öcalan’ın kuramsal olarak etkilendiği alanlar çok çeşitlidir. demokratik teori, ekolojik anarşist ekolojist Murray Bookchin, I. Wallerstein, Yeni Sol, Feminist Teori, Marks ve Hegel Öcalan’ın düşüncelerini etkilemiştir. Örneğin Öcalan son yıllarda devletin ötesindeki demokratik konfederalizm ve demokratik özerklik üzerine olan yoğunlaşmaları ekolojik anarşist Murray Bookchin’in etkilerini taşımaktadır(Akkaya ve Jongerden,2013). Öcalan’ın amacı demokratik uygarlığın da parçası olduğu yeni bir uygarlık modelidir. Öcalan, dünya uygarlıklarının yeni bir tarihsel sentezinin özlemiyle “çağdaş demokrasiyi“ ve federalist ilkeleri tercih etmekte ve eğer batı demokrasisinden ”daha üstün” olmaz ise yeni bir “halk demokrasisinin“ Ortadoğu’da başarısız olacağını öne sürmektedir(2007,pp.255-250). Bu cesur iddia tarihin evrensele ve uygarlıksal gelişmeye doğru açımlandığına ve “çağdaş demokrasi”nin şu an bu gelişmenin en üst ifadesi olduğuna ilişkin Hegelyen düşünceyi destekliyor. Öcalan’a göre, eğer yeni bir uygarlıksal sentez ortaya çıkarsa “demokratik uygarlığın” bir sonucu olarak bunun kendi gerçek tarihsel gelişimi üzerine inşa edilmesi gerekir: bireyselcilik, hukukun üstünlüğü, halk yönetimi, sekülarizm ve kadın hakları.
Gramsci ve Öcalan Bağlantısı
Gramsci’nin hapishanede yazdıklarını ve onun kuramsal anlayışını Öcalan’ın düşüncesini aktarmak için kullanıyorum. Buna ek olarak Kürtlere, Türklere ve Ortadoğu’daki diğer halklara sunulan Yol Haritası’nın otoriterizm, eleştiri yapılmayan milliyetçilik ve devletçi asimilasyonun kör sokaklarından bir çıkış yolu olarak öneriyorum.
Dahası yol haritasının Gramsci’nin “metapolitik çağrısı” yla bağlantısı olan bir metin olduğunu öne sürüyorum. “Metapolitik çağrı” aşağıdaki imaları içerir:
- Parlementer ya da parlemento dışı politik müdahaleleri reddederek ve enerjiyi sivil toplumun “fethine” ve bilinçleri değiştirmeye yoğunlaştıran aydınlar.
- Robert Nozick’in “siyaset felsefesinin en temel sorunlarından biri olarak devletin nasıl örgütlenmesi gerektiği“ne dair bir tespiti ve
- Politikadan geri durmayan sofistike bir siyaset formu ve ancak “şiddet olmayan“ bir savaşın devamı(Bar-on,2013,s.3).
Faşistlerin veya Bolşeviklerin “devlete cepheden saldırı” stratejileriyle kendi arasına mesafe koymak amacıyla Öcalan Gramsci’nin “mevzi savaşı” nosyonunu ideolojik mücadelenin siyasetinin merkeziliği kavramını geliştirmiştir(Bar-on,2013,s.3).
Gramsci (1971,s.481) politik mücadelenin savaştan “çok daha karmaşık” olduğuna dikkat çeker. Çünkü politik mücadele uzlaşma ve güç gibi her iki öğeyi de içerir.
Gramsci, “kitleler ne kadar büyük oranda apolitik olurlarsa illegal güçlerin oynadıkları rol o kadar büyür” ya da tam tersine “kitleler politik olarak örgütlü ve eğitimli oldukça yasal devleti korumak ihtiyacı da o kadar artar” fikrinde ısrarcı olmuştur (1971, s. 479-480). Gramsci (1971, s.481) “savaşın üç formu olduğuna” dikkat çeker: manevra savaşı, mevzi savaşı ve yer altı savaş durumu. Gandi’nin pasif direnişini belli anlarda hareketli savaşa diğer durumlarda bir yer altı savaşı durumuna dönüşen bir mevzi savaşı olduğunu belirtir(Gramsci, 1971, s.481). Ayrıca Gramsci boykotun mevzi savaşı kapsamına girdiğini, grevlerin hareketli savaş türü olduğunu ve gizli silah hazırlıklarını ve askeri çarpışmaların da yeraltı savaş durumu olduğunun altını çizer. Öcalan’ın mevzi savaşı anlayışı ise onun Türk devleti tarafından esir alınmasından itibaren değişmiştir. Öcalan’ın demokratik uygarlığın dünyaya yayılma çağrısı, dar milliyetçi anlayışların ve dogmatik Marksizmin eleştirisini vermesi ve şiddetin araçsallaştırılmasını reddetmesi, bu küresel değişiklikler bağlamında görülmelidir. Öcalan’ın “dönüşüm” süreci, dış güçler ve iç güçlerin birleşimi ve hapishane deneyiminin zemin hazırlaması göz önüne alınarak analiz edilmelidir(Bar-On, 2009 sf. 258). Öcalan’ın Hegelci ve Marksist perspektiflerle ortak yanı, tarihin ilerleme içerisinde katmanlanarak evrensel seviyede daha akılcı, daha ruhani, sosyo-ekonomik ya da siyasi çerçevelere doğru açılmasıdır(Bar-On, 2009, sf. 258).
Gramsci gibi Öcalan da “sonu olmayan” daha az dogmatik bir tarih anlayışı ortaya koymaktadır(Fukuyama, 1989, sf. 3-18). Öcalan’da siyasi mücadeleler sürekli olarak değişime ve harekete açık halde kalmaktadır. Gramsci gibi o da sivil toplumun fethedilmesinin önemli taraftarıdır, günümüz dünyasında devrimci eylem buraya yönlendirilmelidir. Öcalan için sivil toplum, “şimdiye kadar mümkün olmamış gelişmelere kapı aralayacak demokratik imkânların araçlarını taşımaktadır”(Öcalan, 2007, sf 227). Öcalan, Kürt halkına “vaadedilen toprakların” özgürlüğünün; internet, medya, eğitim sistemi ve halkın bilinçlenmesini kapsayan kültürel bir alan üzerinden mümkün olacağı umudunu taşımaktadır.
Öcalan’ın 2013 baharında İmralı’dan yaptığı ateşkes çağrısını, “mevzi savaşı” ve toplum üzerinden radikal değişiklikler imkânına olan inancı takip etmiştir. Yine de Gramsci gibi silahlı mücadele seçeneği tamamen hesaptan çıkmamıştır. PKK’nin silahlı gücünün kullanımı, Türk devletinin Kürtlere karşı yol haritasında belirtilen sorumluluklarını yerine getirip getirmemesine, ifade özgürlüğü ya da eşitlik gibi temel haklara saygı duymasına ve Kürtlerin dil, eğitim, yasal ve yayın anlamında kolektif haklarının garanti altına alınıp alınmamasına bağlıdır.
Öcalan, (2008) Kürtlerin kültürel haklarına ve anadil haklarına saygı için bağımsızlığın bir ön şart olmadığını tartışmaktadır. “Demokratik bir Türkiye içerisinde eşit haklar” bunun sloganıdır. Öcalan’ın (2008) yazdığı gibi: “Türk toplumuna basit bir çözüm öneriyorum. Demokratik bir ulus talep ediyoruz. Üniter devlete ve cumhuriyete karşı değiliz. Cumhuriyeti, onun üniter yapısını ve laikliği kabul ediyoruz. Yine de halklara, kültürlere ve haklara saygı duyan demokratik bir devlet olarak yeniden tanımlanması gerektiğine inanıyoruz.” Gramsci’nin “mevzi savaşı” kavramının boykot gibi şiddet içermeyen elementleri de kapsamasını anımsatırken güç kullanımı da “yeraltı savaş”ı üzerinden başka bir seçenek olmaya devam edebilmektedir.
Hapishane Yazıları 3– Yol Haritası’nın Analizi
Yol Haritası’nın Gramscici metapolitik çağrıyla bağlantılı olduğunu öne sürüyorum. Ancak bu metinin içeriği, İtalyan Komünist Partisi’nin eski liderinin önerilerine kıyasla daha radikal tasarılar içermektedir.
Birinci kısımda Öcalan’ın Kürt Sorunu’nun çözümü için sunduğu tasarılar, Occupy Wall Street eylemcilerinin, İspanya ve Portekiz’deki Indignados hareketlerinin, Yunanistan’daki hükümet karşıtı halk protestolarının ve temsili demokrasi yerine doğrudan demokrasi özlemi, siyasi süreçlerde paranın gücünün orantısız dağılımına eleştiri, toplumu “varolan modernist siyasi projelerin ötesine” geçerek demokratikleştirmek ve böylelikle yönetilenle yöneten arasındaki ayrıma son vermek gibi radikal talepleri zemininde Arap Baharı’nın yankısını taşımaktadır(Gill, 2008, sf. 245). Öcalan ve Gramsci, geçmişte hegemonya karşıtı mücadelede Komünist Parti’yi temel özne olarak görmüş olsalar da bugün Öcalan, hem devlete hem de dogmatik solcu elitlere meydan okuyan daha radikal bir halk demokrasisinin elçisi haline gelmiştir. Öcalan; başlangıç olarak kendisine sivil toplum içerisindeki vatandaşları alan, demokraside merkez olan seçimlerin ötesine geçen, demokratik süreçlerde temel öğeler olan temsilcilere karşı (parti liderleri, siyasetçiler, devlet memurları vb.) meydan okuyan bir demokrasi formu olarak “demokratik özerklik”ten yanadır.
“Demokratik özerklik”i savunan Öcalan, sivil toplumun (azınlıkları, kültürel grupları, dini toplulukları vb. de kapsayarak) ve doğrudan demokrasi yöntemlerinin; demokrasinin ve toplumsal değişimin temel özneleri olarak “temsili” siyasi elitlerin yerine geçeceği fikrini belirtmektedir(Öcalan, 2008 sf. 32).
PKK, geçmişinde bağımsız bir Kürt devletini hedefleyen ‘ulusal bağımsızlık hareketi’ iken; bugün “radikal demokrasi” projesini hedeflemektedir. Steril ve dogmatik bir Marksizmi yürürlükten kaldırma girişimleri içerisindeki Öcalan; devletin, PKK’nin ve dar bir sınıf odağının dışında, demokrasi pratiklerinin arayışında olmuştur (Akkaya ve Jongerden, 2013). Bu “radikal demokrasi” yalnızca var olan siyasi kurumlara ve Eski Sol’a karşı mücadele etmekle kalmayıp, piyasa uygarlığının giderek demokrasinin yerini aldığı neoliberal projeye karşı da bir alternatif sunmaktadır. “Radikal demokrasi” projesi sadece PKK’yi değiştirmekle yetinmeyip, Latin Amerika’nın özgürlük hareketlerinden Kuzey Amerika’daki küreselleşme karşıtı eylemlere ve Avrupa’ya kadar çeşitli radikal solcu toplumsal ve siyasal hareketleri de etkilemektedir(Akkaya ve Jongerden, 2013).
İkinci kısımda Öcalan, Türkiye ve Ortadoğu’nun demokratikleştirilmesine imkân tanıyabilecek temel konseptleri, teorik çerçeveyi ve prensipleri sıralamaktadır.
Gramsci’nin başka bir çağda yaptığı gibi Öcalan, dogmatik Marksizmin dünyasını bırakmıştır. Demokratikleşmenin sadece “proleterya diktatörlüğü” ya da sınıf savaşı olmadığını, bütün bireyler için sınıf, kültür, dil, etnisite ya da inanca bağlı olmaksızın özgür ifade ve özgür örgütlenmenin korunması olduğunu öne sürmektedir(Öcalan 2012, sf. 20). Bunun ötesinde, Kürt Sorunu’nun var olan seküler Türk devleti bağlamında çözülebileceğinde ısrar ederken, bunun ulus-devlet projesi içerisinde gerçekleştirilebileceği fikrini reddeder(Öcalan 2012, sf. 20). Öcalan için ulus devlet homojenleşme, asimilasyon ve en kötü haliyle soykırımın hayaletini temsil etmektedir. Öcalan, (2012, sf. 21) Türkiye’nin “ulusların ulusu” olabileceği fikrinde ısrar etmektedir. Kürtlerin veya Türklerin kolektif haklarının birey haklarına saygı çerçevesinde dengelenmesi gerektiği konusunda son derece kararlıdır.
Demokratik çözüm prensibi, toplumu demokratikleştirmeye çalışacaktır, ancak sivil toplumun hedefi, devleti devirmek olmayacaktır(Öcalan 2012, sf. 30). Demokratik çözüm, sivil toplum güçlerinden türemektedir, devlet kontrollü bir mühendislik değildir. Sivil toplumu korumaya çalışır, anayasal olarak demokratik kurumları güvence altına alır, devletin varlığını yadsımaz. Öcalan’ın tarihsel değişimlerin temel gücü olarak sivil topluma yoğunlaşması, Gramsci’nin yankılanmasıdır; ama aynı zamanda Rosanvallon ve diğer doğrudan demokrasi savunucularının da. PKK liderinin devlet gücü, bürokrasi ve dogmatik Marksizmin eleştirisi ve tabandan yukarıya bir demokratik katılımcılık arzusunda, anarşist bir damar bile bulunmaktadır.
Öcalan’a göre kolektif haklarla (devlet, toplum, Kürtler vb.) bireysel haklar arasında uygun bir denge olmadığı sürece hiçbir siyasi çözüm işe yaramayacaktır. Gramscici bir tonda, Öcalan, (2012, sf. 31) kendisinin “kapitalist modernite” ve “pozitivizm” olarak adlandırdığı ‘ideolojik hegemonyanın’ yerinden edilmesi gerektiğini söylemektedir. Bu noktada sivil toplum, devlet ve kapitalizm yanlısı ideolojik hegemonyanın baltalanması ve yerine geçilmesi açısından temel rol oynayabilir.
Ahlaki ve vicdani prensipler, demokratik karar alma sürecinde din ve ahlakın önemini gösterir. Soyut akıl ve yönetimsel çözümler sorunları ağırlaştırır, en kötü haliyle ise soykırıma yol açabilir(Öcalan 2012, sf. 33-34). Öcalan burada doğrudan olmayan bir biçimde Adorno ve Horkheimer tarafından yazılan Aydınlanmanın Diyalektiği’ni (1944) referans göstermektedir. Modernite, Adorno ve Horkheimer’a göre hem barbarlığı hem de kültürel gelişmeleri içeren diyalektik bir süreçtir. Onlar için Aydınlanma’nın “mit”i akılla yer değiştirme çabası, modern dünyanın mitolojisinin ‘araçsal akıl’a olan abartılı inançla domine edilmesine yol açtı. Bu perspektiften, Holokostun dehşeti, “araçsal akıl” ve teknolojik ilerlemeye duyduğu ütopik inancıyla modernite projesinin bir devamı olarak yorumlanabilir. Öcalan’a göre kapitalist modernite, aynı zamanda birbiriyle çelişki içerisinde olan ilerlemeci ve barbar süreçleri zorunlu olarak içermektedir ve bu süreçler içerisinde Kürtlerin muhafazakârlığı ve feodalizmi yok edilebilir; ancak kapitalizmin evrensel yayılması nedeniyle yeni baskı mekanizmaları dayatılmaktadır.
Dördüncü kısımda Öcalan, Türk devletinin hapsetme sürecinden öğrendiklerini devam ettirmektedir. Öcalan için silahlı mücadele, “hakikat için bir savaş” olarak tanımlanır(Öcalan 2012, sf. 78). Gramsci de kapitalizmi yenmek için yazılarını ve stratejilerini yeniden düşünerek hapishane sürecinden öğrenmemiş miydi? Silahlı mücadelenin ortaya çıkardığı “hakikat”, Kürtlerin bir devlete ihtiyacı olduğu değil (bu devlet Türk devletinin asimilasyonlarını tekrar edebilir) ancak ‘Kürtlerin varoluşuna’ ihtiyacı olduğudur(Öcalan 2012, sf. 78). PKK bugün ulus-devlet, sosyalizm ya da silahlı mücadeledense Türk devleti içerisinde demokratik çözümler bulma fikriyle daha yakından ilgilenmektedir. Bu açıdan Öcalan, Gramsci’nin İtalyan Komünist Partisi’ne olan bağlılığının üzerine çıkmıştır.
Yol Haritası’nın Gramscici bir okuması, bizlere zihniyetteki ve sivil toplumdaki değişimlerin nasıl devrimci siyasi değişimlerin öncülü olduğunu göstermektedir. Gramsci, liberal kapitalist demokrasilerin yönetiminde yalnızca devletin baskıcı aparatlarının değil, toplumdaki hegemonik ve karşı-hegemonik fikirlerin rolünün altını çizmiştir. Öcalan tarihte ilk defa Kürt-Türk çatışmasının tartışma üzerinden silahsız bir şekilde çözülebileceğine ikna olmuştur. Bu pozisyon, Öcalan’ın 1999’da esir alınmasının sonucu olarak güçlenmiştir; ancak esas doğuşu, Öcalan’ın 1990’ların başında demokratik otonomiye doğru yönelmesinde yatmaktadır. Ona göre “demokratik uygarlık”, dünya çapında yayılmaktadır ve Kürtlerin hak mücadelesinde onlara yardımcı olacaktır.
Öcalan’ın Yol Haritası’nda dikkate değer olan, Türk devletine Kürt Sorunu’nun çözülmesi için bir çerçeve önermiş olmasıdır. Öcalan ortaya bir barış yapıcı olarak çıkmıştır. Bu bir zamanlar silahlarla yaşayan bir adam için dikkate değer bir dönüşümdür. İmralı Cezaevi, Öcalan için yenilir yutulur değildir, ancak belki ünlü PKK liderinin günümüzün sahici Gramsci’sine dönüşmesine yol açmıştır.
Öcalan, “işçilerin, köylülerin ve yerli halkların örgütlenmesine yardımcı olan madun güçlerin” olduğu kadar; şimdiye değin toplumda yok sayılmış kadınlar, Kürtler gibi Ortadoğu’daki diğer grupların da organik aydınlarının yeni nefesidir(Gill, 2008, sf. 182). Öcalan yeni yüzyıldaki geniş toplumsal hareketler dalgasının temsilcisidir. Gramsci üzerine çalışan akademisyen Gill’in deyimiyle “post-modern prens” ya da “hareket içerisindeki siyasi güçlerin toplamı”(Gill, 2008, sf. 182). Latin Amerika’daki yerli halkların hareketlerinden Occupy Wall Street’e, Arap Baharı’nın bazı elementlerine uzanan bu hareketler, yönetilenle yöneten arasındaki ayrımları sorgulayan yenilikçi bir siyasal öznellik ortaya koyuyor(Gill, 2008, sf. 237-248). Öcalan’ın sivil toplumun önemine yaptığı vurgu, Gramsci’nin yankısını taşırken; Yol Haritası’ndaki neoliberal küreselleşmeye, devletçi milliyetçiliğe karşı çıkan, daha çoğulcu, kapsayıcı ve esnek bir siyaset formu tasarıları, Komünist Parti’ye de karşı çıkarak eski Komünist Parti liderinin fikirlerini dönüşüme uğratıyor. Tutsak edilmesine rağmen Öcalan, “Türkiye devleti içerisindeki Kürt meselesini tek eliyle biçimlendirmiştir”(Kiel, 2011, sf. 1). Yine de Kürt Sorunu’nun çözümünde uygulandığı takdirde, bu radikal demokratik tasarılar, Ortadoğu genelinde Öcalan’ın, PKK’nin, devletlerin ve liderlerin gücünü azaltmış olacaktır. “Demokratik özerkliği” benimseyerek aşağıdan yukarıya örgütlenen ve parti veya devlet dogmatizmini reddeden Öcalan, Gramsci’den daha devrimcidir.
Referanslar
Adorno, T. W. and Horkheimer, M. (2002). Dialectic of Enlightenment. Stanford, CA: Stanford University Press.
Akkaya, A.H. and Jongerden, J.P. (2013). “Confederalism and autonomy in Turkey: The Kurdistan Workers’ Party and the Reinvention of Democracy.” In The Kurdish Question in Turkey: New Perspectives on Violence, Representation and Reconciliation, 186-204. Gunes, C. and Zeydanlioğlu, W. London: Routledge.
Akkaya, A.H. and Jongerden, J. (2012). “Reassembling the Political: The PKK and the project of Radical Democracy.” European Journal of Turkish Studies, 14.
Alexander, Y., Brenner, E. H., and Tutuncuoglu Krause, S. (2008). Turkey: Terrorism, civil rights and the European Union. New York: Routledge.
Bar-On, T. (2013). Rethinking the French New Right: Alternatives to modernity. Abingdon, England: Routledge.
(2009). “Understanding Political Conversion and Mimetic Rivalry.” Totalitarian Movements and Political Religions, 10(3), 241-264.
Bruno, G. (October 19, 2007). “Inside the Kurdistan Workers’ Party (PKK).” Council on Foreign Relations. 19 October. Accessed on 3 March 2014, from: http://www.cfr.org/turkey/ inside-kurdistan-workers-party-pkk/p14576.
Brzezinski, Z. (2007). Second Chance: Three Presidents and the Crisis of American Superpower. New York: Basic Books.
Çiçek, C. (2011). “Elimination or Integration of Pro-Kurdish Politics: Limits of the AKP’s Democratic Initiative.” Turkish Studies, 12(1), 15-26.
Efegil, E. (2011). “Analysis of the AKP Government’s Policy Toward the Kurdish Issue.” Turkish Studies, 12(1), 27-40.
Fukuyama, F. (1989). “The End of History?” National Interest, 16, 3-18.
Gentile, E. (2006). Politics As Religion. Trans. George Staunton. Princeton, NJ: Princeton University Press.
Gill, S. (2008). Power and Resistance in the New World Order (second edition). New York: Palgrave Macmillan.
Global Terrorism Database. University of Maryland. Retrieved on 3 March 2014, from: http://www.start.umd.edu/gtd/search/Results.aspx?expanded=no&casualties_type=&casualties_max=&success=yes&country=209&ob=GTDID&od=desc&page=110&count=20.
Gramsci, A. (1971). Selections from the Prison Notebooks. New York: International Publishers.
(1992/1996/2007). Prison Notebooks, volumes 1-3. New York: Columbia University Press.
Gunes, C. (2012). “Unblocking the Impasse in Turkey’s Kurdish Question.” Peace Review: A Journal of Social Justice 24(4), 462-469.
Gunter, M. (2007). “Review of Prison Writings: The Roots of Civilisation, by Abdullah Öcalan.” Middle East Policy, 14, 166-167.
(2000). “The Continuing Kurdish Problem in Turkey after Öcalan’s Capture.” Third World Quarterly, 21(5), 849-869.
Jenkins, G. (2011). “The fading masquerade: Ergenekon and the politics of justice in Turkey.” Turkey Analyst, 4(7) (4 April).
Kiel, S. L. (2011). “Understanding the Power of Insurgent Leadership: A Case Study of Abdullah Öcalan and the PKK.” Master’s thesis. Washington: Georgetown University. Kurth Cronin, A. (August 28, 2003). “Terrorists and Suicide Attacks.” Congressional Research Service Report for Congress. Accessed on 3 March, 2014, from: http://www.fas.org/irp/ crs/RL32058.pdf.
Marcus, A. (2007). Blood and Belief: The PKK and the Kurdish Fight for Independence. New York: New York University Press.
Nozick, R. (1974). Anarchy, State, and Utopia. New York: Basic Books.
Öcalan, A. (22 March, 2013). EuroNews, “Full transcript of Abdullah Öcalan’s ceasefire call.” Accessed on 17 October, 2013, from: http://www.euronews.com/2013/03/22/ web-full-transcript-of-abdullah-ocalans-ceasefire-call-kurdish-pkk.
(2012). Prison Writings III: The Road Map to Negotiations. Cologne, Germany: International Initiative.
(2011). Prison Writings II: The PKK and the Kurdish Question in the 21st Century (trans.
Klaus Happel). Ann Arbor, Michigan: Pluto Press/Transmedia Publishing.
(2008). War and Peace in Kurdistan: Perspectives for a political solution of the Kurdish question. Cologne: International Initiative.
(2007). Prison Writings: The Roots of Civilisation (trans. Klaus Happel). Ann Arbor, Michigan: Pluto Press.
Pape, R. A. (2003). “The Strategic Logic of Suicide Terrorism.” American Political Science Review, 97(3), 343-361.
Power, S. (2003). A Problem from Hell: America and the Age of Genocide. New York: Basic Books.
Republic of Turkey Ministry of Foreign Affairs. (2006). “PKK/KONGRA-GEL”. Accessed on 24 October, 2013, from: http://www.mfa.gov.tr/pkk_kongra-gel.en.mfa.
Romano, D. (2008). “Blood and Belief: The PKK and the Kurdish Fight for Independence by Aliza Marcus – Review.” Middle East Journal, 62(2), 346-347.
Rosanvallon, P. (2009). “Las nuevas vías de la democracia,” Cuadernos del CENDES, 26(72) (septiembre-diciembre), 147-161.
Sinan, O. (2007). “Iraq to hang ‘Chemical Ali’.” Associated Press (25 June), Tampa Bay Times. Accessed on 29 May, 2013, from: http://www.sptimes.com/2007/06/25/Worldandnation/Iraq_to_hang__Chemica.shtml, Accessed 29 May, 2013.
Zaibert, L. (2004). Toward Meta-Politics. Quarterly Journal of Austrian Economics, 7(4), 113-128.