
Siyasal İslam ve El-Şara
Suriye geçici lideri El-Şara’nın geçen haftaki Beyaz Saray ziyareti, ilgiyle izlendi. İlk etapta gezinin öne çıkan kısmı, çoğumuza çok magazinsel gözükebilir fakat bunun da uluslararası ilişkilerde ciddi bir karşılığı var. Görünen o ki; İngiltere ile başlayan İslam’ı siyasallaştırıp bir dış politika aracı olarak kullanma geleneği, yeniden başka bir biçimde ve başka oyuncularla sahneye konulacak.
Sanayi devriminin temel dinamiklerinden biri İngiltere’de ortaya çıkan pamuklu dokuma endüstrisiydi. İngiltere açısından o yıllarda ekonomisinin temel direği olan pamuklu dokuma endüstrisinin devam edebilmesi ve gelişmesi, imparatorluğun geleceği açısından çok önemliydi. İngiltere iki temel öncelik belirledi; sömürgelerde etkin bir yönetim kurmak ve bölgede etkili olan inançları dönüşüme uğratarak kendi sömürge siyasetine hizmet eder hale getirmek. Bunun için yoğun bir askeri ve entelektüel çaba içerisine de girdi. Böylece günümüzde hepimizin problemi haline gelen İslam’ı politize etme ve kendi kontrolüne alma, tarihin bu kesitinde başladı. Neredeyse 400 yıl önce başlayan bu süreç, kesintisiz devam ediyor. Başlangıçta hilafete rağmen sivil, yoksul insanların adalet ihtiyacı ve inancını temsil eden Muhammedi İslam, İngiltere eliyle iş birlikçi kesimlerin bir tür iktidar aracına dönüştü.
Aynı geleneği, günümüzde ABD de İngiltere’nin aklı ve sahadaki yardımlarıyla devam ettiriyor. ‘Yeşil Kuşak’ teorisiyle önce sosyalist hareketlere karşı kullanılan Siyasal İslam, sonrasında çok daha karmaşık bir konseptte yeniden Batı’nın hizmetine alındı. ABD, Batı’ya karşı cihat eden İslam görüntüsü altında bütün enerji bölgelerini ve tedarik zincirinin geçtiği güzergahları askeri ve siyasi olarak egemenliği altına aldı. Kendi ürettiği canavarı yenerek askeri ve moral manada kendini birçok bölgede yeniden konumlandırdı. Son 40 yıl boyunca radikal İslami hareketler ve Batılı devletler arasındaki ilişkilere daha yakından bakmanın ciddi faydaları var; İsrail-HAMAS ilişkileri ve ABD-Taliban ilişkileri gibi…
Şimdi yeninden El-Şara’nın Beyaz Saray ziyaretini, giydiği ceketi, taktığı kravatı, ABD’li komutanlarla basketbol oynamasını konuşabiliriz. Bir çoğumuza ilk etapta apolitik gelse bile uluslararası politika açısından ciddi bir anlamı var. Siyasal açıdan düne kadar ‘terörist’ olarak nitelediğiniz kişinin nasıl bir anda ‘muteber şahsiyet’e dönüşebileceğini El-Şara pratiğinde görmüş olduk. Öyle anlaşılıyor ki; El-Şara’nın ABD ziyareti, yönetim tarafından aylar önce bütün ayrıntılarıyla planlanmış. Giydiği ceket, taktığı kravat, ABD’li generallerle basketbol oynaması, ABD Başkanı Donald Trump’ın çalışma masasının hemen yanında ayakta fotoğraf vermesi, çarpıcıydı.
Bu kareyi, hiç küçümsememek lazım. Bu fotoğrafın anlattığı şey, Başkan Trump ve El-Şara arasındaki ilişkiyi çok aşıyor. Bu fotoğrafın anlattığı şey şudur: Siyasal İslam ve ABD arasında yaklaşık 40 yıldır devam eden sahte savaş sona erdi; siyasal İslam, en radikalinden en ılımlısına kadar yeniden ABD ve Batı’nın hizmetine alındı. El-Şara, o fotoğrafta sadece kendini temsil etmiyor; şahsını çok aşıyor. Uzun bir çalışma sonucu hazırlanmış bir figür olarak önce siyasal İslamcıların Fidel Castro’su pozlarında Müslüman sokağında pazarlanan El-Şara, temsil ettiği bütün kimliklerle birlikte artık ABD ve İngiltere’nin sıradan bir elemanına dönüştü.
