Aktüel Yorum

Dikkat: İmralı’da cellatlar var – Bizim de önümüzde beş ay!

PKK Merkez Komitesi’nin son toplantısı, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için, her zaman olduğundan çok daha büyük bir vurguyla herkesi eyleme çağırdı…

Bu büyük vurgu haklıdır.

Çünkü bir süredir Öcalan’a özgürlük eylemleri giderek rutinleşmeye ve sembolikleşmeye başlamıştı. Üç yıldır uygulanan insanlık dışı ağır tecride karşı tepkiler beklenenin çok altında kalmıştı. PKK’nin uyarısı daha şimdiden etkisini gösterdi. Avrupa’nın birçok ülkesinde gösteriler daha kitlesel olmaya başladı.

Üç yıldır süren tecridin politik arka planı nedir ve neden Öcalan’ın yaşamı tehlike altındadır?

Kürdistan kamuoyuna bu soruların yanıtını vermek gerekir.

Tecrit 2015 yılında uygulamaya kondu.

2015’de ne olmuştu?

Türk devleti Suriye’ye sıkıştırılmış Üçüncü Dünya Savaşı’nın ilk büyük çarpışmasından sonra stratejik bakımdan savaşı kaybettiğini ve Ortadoğu’da güç merkezi olma planlarının çöktüğünü anlamıştı. O güne kadar elde ettiği bütün pazarlarını kaybedeceğini görmüştü. IŞİD’le kurduğu ittifak Kobanê’de o yıl bozguna uğramıştı. Aynı zamanda uluslararası denge Rojava’dan yana değişmiş, Amerika Türkiye’yle ve ÖSO ile birlikte Ortadoğu’da hegemonya imkanını kaybetmiş, Kürt Özgürlük Hareketiyle ittifaka mecbur kalmıştı. Türkiye uluslararası arenada “tecrit” olmuştu.

Erdoğan kısa zaman içinde Cemaatle ittifakına son verdi, özellikle 15 Temmuz darbe oyunundan sonra Ergenekonla ve onun siyasi uzantısı MHP’yle ittifak kurdu, PKK Önderiyle müzakereleri sonlandırdı, onu tecrit etti ve savaşı başlattı. Bütün bunlar yenilen Türk devletinin saldırıdan savunmaya geçtiğini gösteriyordu. Çözüm sürecine dayanarak Kürdistan’ın bütün parçalarından “destek” alma ve bölgesel emperyalist hegemonya kurma planı çökmüş, devlet “içe dönmüştü”.

Dışta ise, Güney Kürdistan karşısındaki tutumunu da değiştirmiş, referandumla birlikte merkezi Irak hükümetiyle uzlaşmış, aynı zamanda Rusya ve İran’a yanaşmıştı. S-400 füzeleri NATO’ya karşı sadece bir şantajdan başka bir şey değildi. Suriye’ye “muzaffer ordusu” ile birlikte üç milyon Suriyeli mülteci ile girme planı, bu mültecileri Almanya ve AB ülkelerine karşı bir “tehdit ve şantaj” olarak kullanma planına indirgenmişti.

Amacı, galip küresel güçlerle yapacağı “teslim anlaşmasını” en az zararla atlatmak, Ergenekonla paylaştığı iktidarını korumak ve Kürdistan halklarına en büyük zararı vermektir.

“En büyük zarar” ne olabilir?

Çözüm süreci boyunca Batı yanlısı ordunun denetiminde olan İmralı’daki “rütbeli gardiyanlar” artık Ergenekon’un emrindedir. O Ergenekon’un defalarca Öcalan’a karşı başarısız suikastlar düzenlediğini biliyoruz. O nedenle şimdi açıkça ifade etmek gerekir ki, Öcalan’ın hayatı tehlike altındadır.

PKK Önderi’ni üç yıldır tecrit altında tutan iktidar, beklediği sonuçlara ulaşamadı. Kürdistan Özgürlük Hareketi bu üç yıl boyunca niteliksel olarak güçlendi. Kuzey Doğu Suriye’de inanılmaz kazanımlar elde edildi. Efrîn savaşı boyunca dünya kamuoyu Kürt halkından yana döndü. Bütün bu başarılarda Öcalan’ın programı, çizdiği stratejinin yanı sıra, halkın psikolojisinde Önderliğin yaşıyor olması ve er geç halkın başına geçeceği umudu da büyük ve manevi bir rol oynadı.

İşte şimdi Erdoğan’ın Minbic ve Doğu Suriye’ye karşı tehditlerinin ve giderek yoğunlaşan askeri saldırılarının altında devrimin ruhu olan PKK Önderinin yaşamına son verme sinsi amacı yatıyor. Onun elindeki son “koz” budur; “rehineci-korsan” Türk devletinin elindeki en büyük “rehine” Öcalan’dır çünkü.

2018’in sonuna geliyoruz. Beş ay sonra bahar gelecek. Yerel seçimlerde ağır bir darbe yiyeceği belli olan Saray rejiminin krizi derinleşecek ve belki de savaş “kim kimi” aşamasına yükselecek. İşte bu süreçte Kürdistan halklarına karşı devlet en büyük “şantaja” başvuracak:

Ya teslim olun ya da Öcalansız kalın.

O halde önümüzdeki bu beş ay, devletin elindeki şantaj silahını etkisiz kılıp kılamayacağımızı gösterecek.

Kolayca anlaşılacağı gibi bu beş ayın her günü, her saati, her dakikası ve saniyesi yalnız Kürdistan halkları için değil, tüm Ortadoğu halkları ve tüm Türkiye halkı için altın değerindedir. Demokrasi güçlerinin önünde harcanacak en küçük bir zaman kırıntısı bile yoktur.

PKK MK’nin toplantısında Öcalan’a özgürlük hamlesinin özellikle vurgulanması boşuna değildir. Örgütün başının üstünde sallanan “Demokles kılıcını” tez elden parçalamak bu evrenin en önemli görevidir.

Şimdi Avrupa’da ve dünyanın dört bir yanında Öcalan’a özgürlük kampanyasını yükseltmek ve bunu sonuç alıcı bir aşamaya ilerletmek gerekiyor.

Bildiğim, duyduğum kadarıyla özellikle Avrupa’daki Kürt halkının örgütleri bu kampanyaya artık hazır. Onlar sırtlarındaki büyük sorumluluğun bilincindeler. Hedef çok net: Öcalan’ın etrafında dünya çapında bir savunma çemberi yaratmak ve Türk devletini Öcalan’a karşı tertipleyeceği canavarca planlardan caydırmak.

Son olarak ifade etmek gerekir ki, bu kampanya artık şablonlara, altı doldurulmamış sloganlara ve alışılmış eylemlere sığmaz. Yeni, yaratıcı, sonuç alıcı, kitlesel ve ahlaki bir atılımın zamanıdır.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.