
NE ZAMAN İÇİMDEN BİR GÜLMEK GEÇSE/ KAPISI KIRILIYOR KALBİMİN
Acımızı içimize sağıyoruz
-İyi güzel
Gözyaşımızı kimselere göstermiyoruz
-İyi çok güzel
Yokluğunu hiç belli etmiyoruz soframızdaki ekmeğin
– İyi çok çok güzel
Katlanıp duruyoruz yoksulluğumuza gıkımızı bile çıkartmadan
-Ooo! İyi bak bu daha da güzel
Ve lakin bazen “yeter gayri” deyince…
-Ooo! Bak bu hiç iyi olmadı/ isyana kalkışan bu halini sevmedim
Bıçak kemiğe dayanınca yani…
-Bak bak bak… Bak hele, şeytanlar, dış güçler girmiş içine senin
Hani dudağımızın kenarına minik bir serce gibi bir sevinç konsa
Dudak ucuyla da olsa azıcık bi gülüversek…
-Oha! Çüş! Orda dur bakalım… Hem ülkeyi böleceksin, hem de güleceksin
Hani, şöyle kafamızı örümcek ağı gibi saran korkudan
Ve yüreğimizi mengene gibi sıkan şu esaretten bir kurtuluversek…
-Vay vay vay… Özgürlük istemek
Mevcut anayasal düzeni düş yoluyla yıkmaya tam teşebbüs ha!
Atın içeri…
İşte öyle…
Ne zaman bir gülmek, bir sevmek
İçim içime sığmayan bir sevinç geçse içimden
Kapısı kırılıyor kalbimin
Bağrış çağrış tepemde uçuşuyor polisler
Ve muhakkak
“demir kapı, kör pencere, yastığım, ranzam, zincirim…” (*)
Tutsak ediyorlar beni dört duvar arasına…
Dudaklarımda bir gülümseme, bir gülümseme
Kalbimde dehşetli bir aşk duygusu
İçimde içim içime sığmayan deli dolu bir sevinç
Aklımda yasa dışı, akıl almaz insani düşler…
İşte öyle…
İnsan olma hakkımı kullanıyorum dört duvar arasında…
(*) Ahmet Arif’in “İçerde” adlı şiirinden
Savaş Karaduman
