Aktüel Yorum

Lukaşenko/Trump ve Erdoğan

’15 Temmuz Allah’ın bir lütfudur!’ bunu şaibeli 15 Temmuz kalkışmasından hemen sonra bizzat Erdoğan’ın kendisi söylemişti. Fakat bana göre Erdoğan için asıl lütuf içerde bocaladığı, dışarıda hiç bir itibarının kalmadığı bir dönemde Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesi oldu.

Çok ilginçtir; Trump henüz Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adayı değilken AKP medyası Trump aleyhine yayınlar yapıyor; Trump’ın İslam karşıtı fikirlerinden dolayı İstanbul’daki Trump Towers’lerin kapatılmasını isteyecek kadar ileri gidiyorlardı.

Fakat hiç kimsenin inanmadığı bir şey oldu ve başlangıçta Hillary Clinton’un on puan gerisinden gelen İslam karşıtı, ırkçı Donald Trump arayı kapatarak ABD Başkanı seçildi. Bana göre bu olay Erdoğan’ın siyasal tarihinde önemli karar anlarından biridir.

Buradan bakıp geriye dönük spekülasyon yapmak niyetinde değilim; fakat Donald Trump başkan seçilmesiydi Erdoğan’ın Rojava’ya bu kadar kolay saldıramayacağını, S-400’ler meselesini bu kadar cüretkar ileri götüremeyeceğini ve Reza Zarrab meselesini bu kadar kolay atlatamayacağını ön görebiliriz. Dolayısıyla “her üç olayda da Donald Trump’ın Erdoğan’a verdiği destek Erdoğan iktidarı için can suyu olmuştur!” demek sanırım abartı olmaz.

Trump’ın başkanlığı döneminde dünya ilginç bir ortaklığa şahitlik ediyordu. Bir zamanlar “biz dünyanın zencileriyiz!” diyen sözüm ona islamcı Erdoğan; İslam karşıtı, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan ırkçı Donald Trump’ın ipine sıkı sıkıya sarılmıştı.

Erdoğan her ortamda gururla “arkadaşım Trump” diyerek geziyor; islamcı medya ise İslam karşıtı, ırkçı Donald Trump’ı yere göğe sığdıramıyordu. Donald Trump’da Erdoğan’a karşı boş değildi; o da sürekli Erdoğan’a hayranlığını ifade etmekten geri durmuyordu.

Yerli ve milli kişiliksizlik işte böyle İslam karşıtı ırkçılığın ayakçısı haline gelmişti. Nasıl ki Türkiye’de aslında birbirinin karşıtı olması gereken; islamcı tarikat ve cemaatler, Vatan Partisi, ülkücüler, ırkçı mafya grupları her türden gericilik Erdoğan iktidarının etrafında bir araya gelmişse; ABD’de Ku Klux Klan, Neo Konfederasyoncular, Neo Naziler ve Hıristiyan kimliği gibi beyaz ırkçılar Trump’ın etrafında toplanmışlardı.

Nasıl ki Erdoğan döneminde Türkiye’de cihadist, ırkçı, mafyacı yapılar öne çıktıysa; Trump döneminde ABD’de de yukarıda ismini saydığımız bütün gerici yapılar görünür hale geldi. Hatta ırkçı “Ulusal Politika Enstitüsü Başkanı” Richard Spencer ve destekçileri Washington’da düzenledikleri bir toplantıda Nazi selamı vererek Trump’ın zaferini kutlayacak kadar ileri gittiler. Trump da bu yapılara olan ilgisini gizleme gereği duymuyordu. Başkan olarak seçildikten hemen sonra yaptığı ilk işlerden birisi “Breitbart” adlı bir ırkçı internet sitesini yöneten “Stephan Bannon’u” baş stratejist olarak seçmek oldu.

California Üniversitesi-Berkeley Sağcılık Çalışmaları Merkezi Başkanı Lawrence Rosenthal atamadan hemen sonra “Trump’ın Bannon’u baş stratejist olarak atayarak ırkçı gurupları kurumsallaştırmaya çalıştığı tespitini yapmıştı ve tarih Rosenthal’i haklı çıkardı.

Rosenthal, “Irkçı hareketler 1920’lerden beri bekledikleri sıçramayı bir kaç ay içinde gerçekleştirerek Beyaz Saray’a uzanmış oldular.” diyerek bu günleri daha Donald Trump’ın ilk başkanlık günlerinden itibaren öngörmüş oldu.

Trump da Rosenthal’ı mahçup etmedi; Başkan seçildikten 7 gün sonra 27 Ocak 2017’de henüz daha yedi günlük başkanken “Teröristlerin Girişinden Koruma” adı altında bir başkanlık kararnamesi yayınlayarak; İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Yemen ve Suriye’den ABD’ye yapılan tüm vize başvurularını durdurdu. Bununla da kalmayıp 11 milyon Meksikalı’yı göndermek için hazırlıklara başlanması talimatı verdi.

Nasıl ki Erdoğan ısrarla “İslamcı terörist olmaz!” diyerek onca cihadist barbarlığa rağmen islamo/faşistlerin hamiliğini sürdürmeye devam ediyorsa; Donald Trump da ısrarla başta Ku Klux Klan örgütü olmak üzere ırkçı grupları kınamayı sistematik olarak red etti.

Tarihe 6 Ocak olayları olarak geçecek Donald Trump önderliğindeki ırkçı hezeyan bütün dünyada çok net bir biçimde kınandı. Türkiye ise sadece taraflara itidal çağrısında bulundu. Türkiye’nin açıklamasının hiç bir yerinde demokrasi ve seçim sonuçlarına saygıdan bahsedilmiyordu. Halbuki burada müzakere eden iki taraf yok. Seçimi kaybetmesine rağmen bir türlü iktidarı bırakmak istemeyen ırkçı bir yönetim ve onun tarafından organize edilen bir şiddet eylemi var!

Erdoğan iktidarı kendinden korkuyor; yaptığı tahkimatın boşa gideceğini düşünüyor. 6 Ocak olaylarından sonra iktidara zorla tutunmak öncesine göre artık daha zor hale geldi; Trump daha önce davranarak Erdoğan’ın zulasını patlattı.

ABD’de yaşananların bir kez daha Türkiye’de yaşanmasının dünyanın geri kalanı tarafından hoş karşılanmayacağını, Trump’ın bile tasını tarağını toplayıp gitmek zorunda kaldığı bir dünyada işlerin artık kendisi için hiç de kolay olmadığını Erdoğan da biliyor ve bu Erdoğan’ı çok endişelendiriyor.

Bundan sonra Türkiye’de yapılacak seçimler dünyanın geri kalanı tarafından daha dikkatli izlenecek; başta ABD’nin yeni yönetimi olmak üzere bütün Batı ülkeleri ikinci bir Trump veya Aleksandr Lukaşenko vakasının Türkiye’de yaşanmasına izin vermek istemeyeceklerdir.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.