
Komisyon üyelerinin Öcalan ile yaptıkları görüşme
Komisyon üyelerinin Öcalan ile yaptıkları görüşmenin detayları açıklandı. Açıklamayı Komisyonun DEM Partili üyesi Gülistan Kılıç Kocyiğit yaptı. Öcalan’ın görüşleri aynı, bir yenilik yok. En çok Suriye konusundaki görüşleri merak ediliyordu, Öcalan’ın bu konudaki görüşleri de önceki gibi. SDG’nin resmi Suriye ordusu halini alması, YPG’nin de içişleri bakanlığına bağlı yerel asayiş birlikleri haline dönüştürülmesi. Rojava’nın özerkliğine devam etmesi…
Burada Öcalan’ın dikkat çektiği bir nokta var. Türkiye Öcalan’ın bu görüşünû kabul etmezse, Suriye’de Türkiye için de bir kaos dönemi başlayacak. Yani Suriye Kürtlerinin silah bırakma gibi bir gündemi yok. Böyle bir gündem asla olmayacak. Kürtlerin Suriye’de kendilerini koruma olanaklarına sahip olmasının Türkleri tehdit eden bir özelliği yok. Bu Türk ırkçılığının bir uydurmasıdır. Türk ırkçılığı Kürtlerin Kürt olarak yaşamasını da bir ulusal tehdit olarak görüyor.
Bazı insanlar bizi AKP ve MHP’ye bel bağlamak veya çok inanmakla itham ediyor. Bu yüzeysel bakış sahiplerine tessüflerimi bildiriyorum. Şu andaki Türkiye yönetimi Madagaskar’dan veya Filipinler’den gelmedi. CHP’nin de ana muhalefet partisi olarak yer aldığı meclisten çıkmış bir hükümet ve Cumhurbaşkanlığı. Türkiye yönetimi ben Kürt sorununu çözeceğim demiş, ona sen bu sorunu çözme hakkına sahip değilsin diyemezsiniz.
CHP’liler AKP ile iktidar kavgalarına Kürtleri alet etme alışkanlığını bırakmalıdır. Kürtler Türk siyasetlerinin oy deposu ve şamar oğlanı değildir. Kürtler olaylara HAMAS, El Kaide veya Hizbullah gibi kökten retçi yakalaşamazlar. Devlet bazı eşikler atlamak istiyorsa Kürtler de bazı konularda bu işi kolaylaştırmakla yükümlüdür. Kürdistan sorunun çözūmü tek kaleli bir futbol maçı değildir.
AKP ve MHP bu yolda samimi mi diye bir soru sormak çok saçma. CHP’nin de Kürt sorunu karşısındaki tutumunun samimiyet sorgusu yapılamaz. CHP, AKP ve MHP; üçü de Kürtlüğü Türkün zekatı olarak görüyor. Bugün atılan adımların hepsi, kontrolden çıkmış Kürdistan meselesini tekrar kontrol altına alma çabalarından başka bir şey değildir. Bu süreç, savaştan daha hesaplı ve çetin geçmektedir.
Türk devleti Suriye ve Türkiye’de Kürtlerle ilgili adaletli bir politikaya sahip olursa Kürt Türk ilişkilerinde sağlıklı ve güvenli bir yola girilir Entrika, yalan ve tekrar aldatma yolu seçilirse sorun hayal kırıklıklarıyla yüklü ikiye katlanmış olarak devam eder. Bana ne olacağını soranlara bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatayım.
Nasrettin Hoca bir gün çarşıdan yeni bir heybe satın alır. Heybesini eşeğinin sırtına yerleştirir ve yola koyulur. Epeyi bir yol gittikten sonra önüne çıkan köyde gece molası verir. Sabah uyanır ki, eşeğin sırtındaki yeni heybesi gece çalınmış. Hoca buna çok içerlemiş. “Heybemi getirmezseniz size gününüzü göstereceğim!” demiş.
Köylüler ve hırsızlar Nasrettin Hoca’nın bu tehdidini ilk gün ciddiye almamışlar. Hoca ikinci sabah kakıp, hırsızların heybesini getirmemiş olduğunu görünce tehdidini yeniler:
“Heybemi getirip yerine koymazsanız neler olacağını görürsünüz!”
Hırsızlar bu sefer gerçekten korkmuş, gece heybeyi getirip eşeğin sırtına geri yerleştirmişler Heybeyi sabah yerinde gören Hoca çok mutlu olmuş. Ayrılmadan önce köylüler merak edip sormuşlar:
“Hoca, heyben getirilmeseydi ne yapacaktın?”
Hoca cevap vermiş:
“Hiç, gidip çarşıdan yenisini alacaktım.”
Kürtlerin heybesi ve içindeki umutlarla oynanmamalıdır. Kürtlerin umutları çalınmamalıdır. Kürtlerin umut dolu heybesi çalınırsa; Kürtler yeni bir heybe alır, içini umut doldurur ve eskisinden daha kararlı ve güçlü bir şekilde yoluna devam eder.