“İnsanın bütün faaliyetleri politiktir ve
tiyatro da bu faaliyetlerden biridir.”[1]
Cengiz Gündoğdu’nun yapıtlarını okurken; “Herkes kendi ışığıyla ışıldar. Hiçbir alev öbürüne benzemez. Büyük alevler vardır küçük alevler her renkten alev. Kimi insanların alevi öyle durağandır ki rüzgârda bile dalgalanmaz, kimi insanlarınsa havayı kıvılcıma boğan çılgın alevleri vardır,” satırlarını anımsarım Eduardo Galeano’nun…
Onun ikinci oyunu ‘Karar 71’i[2] okurken de böyle oldu.
“Karar 71, 1977 yılında yazıldı. Kırk yıl olmuş. Kimi romanlar kimi öyküler böyle başlar. Elli yıl önce, kırk yıl önce şunlar oldu, diye başlar. Karar 71 de yazılalı kırk yıl oldu.” (s.5)
Yılların ötesinden bakınca yaşanlar bir kez daha irdeleniyor; “Türkiye’de idamlar durmadı. Daha sonra 12 Mart’ta Deniz Gezmişlerin idamı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan. Daha sonra 12 Eylül’de elli kişi idam edildi. Bu idamlar daha birçok olgu, Türkiye’de yaşanan kırımlar saymakla bitmez. Bunların ağırlığını duyumsaya duyumsaya yaşıyorum,” (s.6) ifadelerindeki üzere.
* * * * *
‘Karar 71’, kanımca Erwin Piscator’un “Politik Tiyatro”sunu[3] anımsatan kıvamda bir yapıt.
Malum: “Politik Tiyatro” kavramı; Erwin Piscator’un kuramsallaştırıp, manifestosunu da yine kendisinin kaleme aldığı, tiyatronun her açıdan politik olduğunu ortaya koyan bir yaklaşımdı ve Bertolt Brecht, Ernst Toller, Kurt Tucholsky ve George Grosz gibi isimleri de doğrudan etkilemişti. Modern tiyatronun en önemli figürlerindendi.[4]
Sorgulayan, sorgulamaya teşvik eden politik tiyatro örneği olarak “Karar 71, 1970 Türkiye’sine nesnel açıdan bakan bir oyundur. Bu oyunda tipik olarak sermaye sınıfından bir insan, işçi sınıfından bir insan, sosyalizme karşı bir insan, bir de vurdumduymaz tip var.” (s.7-8)
Burada durup ekleyeyim: Karar, Latince’de “Kesmek” sözcüğüyle ilintilidir.
“Karar vermek” de, “seçmek” anlamlarına gelen Yunanca “Krinein” sözcüğü, Fransızca da “Critique”in kökenini oluşturur.
Özetle vermesi de, almasından zor olup, tercihler arasında bir seçim yapıldığında, seçilmiş olup, yürürlüğe girendir karar. Bilinenden bilinmeyeni çıkarmaktır ki, ‘Karar 71’de bunu yapıyor…
“Nasıl” mı?
“12 Mart öncesi devrim bekleyenler 12Mart faşizmi karşısında çöküntüye uğradılar. Soldan çark ettiler.” (s.10)
“YAZICI-Her devrimci harekete, onun gerçek temsilcilerinin yanında bambaşka nitelikte adamlar da karışır,” (s.22) ifadeleriyle müsemma oyunda 12 Mart gerçeği farklı yönleriyle tartışılıp, sorgulanıyor.
12 Mart ABD’ci generallerin askeri cuntasının tekelci sermaye adına tezgâhlandığı tarihti. Yükselen devrimci başkaldırıyı durdurmakta yetersiz kalan göstermelik parlamenter araçların bile çok görülmesi üzerine, sıkıyönetim ilan edildi. Grevler, kitle eylemleri, mitingler yasaklandı, bütün devrimci dergiler, kitle örgütleri kapatıldı. Devrimci avına başlandı, binlerce devrimci tutuklandı, onlarcası katledildi.
Böylesi sarsıcı bir realitenin sanatın tüm disiplinlerine yansımaması mümkün değildi.
Böyle de oldu: 12 Mart 1971 darbesinin izleri/yansıları sanata tematik bir zenginlik kazandırdı. Öyle ki, “12 Mart edebiyatı” diye de bir kavrama da kapı aralandı…[5]
Bu bağlamda 12 Mart’ın izlerinin toplumun siyasal/toplumsal dönüşümünü sergilemesi bakımından sanatın tüm cephelerine yansıdığını ifade edebiliriz.
Bu noktada “Gerçek anlamıyla politik türe dahil edilebilecek örneklerin ortaya çıkışının miladı 12 Mart’tır,”[6] da denilir.
Tam da böylesi bir momenti derinlikli olarak sorgulayan ‘Karar 71’, “Bugün medya, reklam, edebiyat ve iş dünyasında önemli yerlere gelen pek çok ünlü isim 12 Mart öncesinde keskin birer anti-amerikancı ve radikal solcu idiler. Romantik devrimciliği sona erdiren 12 Mart’tan geriye sadece küllenmiş anılar ve romanlar kaldı,”[7] diyen sağcı spekülasyonlara karşı; olması gereken değerlendirmeyi politik tiyatro dalında -verdiği mesajlarla- gerçekleştiriyor.
* * * * *
Elbette ‘Karar 71’in verdiği, “Umutsuzlukta hep bir dönüşsüzlük vurgusu bulunur; ama durum düzelemeyecek olduğu için değildir bu, çürüyüş geçmişi de kendi girdabına çektiği içindir. Öyleyse geçmişi şimdinin çamurlu akıntısının dışında tutmaya çalışmak da aptalca bir duygusallık olur,”[8] vurgulu birçok mesaj var.
Bunlar içinde beni en çok etkileyen “SEYFİ-Demokratik yoldan sosyalizmi kurdurmazlar” (s.34) ile “BEKTAŞ-Öyle bir dünya kurarsın ki, orada hiç kimse insan eliyle ölmez” (s.140) replikleridir.
Son sahnesinde umudu ele geçirmesi mümkün olmayan zorbalığın kurşunlarıyla ölümsüzleştirilenler sahnesinin de, V. İ. Lenin’in, “Umutsuzluk ve karamsarlık, yıkımın nedenlerini kavrayamayan, çıkış yolu göremeyen, mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur,” satırlarını anımsattığı gibi.
20 Mayıs 2024 18:04:47, İstanbul.
N O T L A R
[*] İnsancıl Dergisi, No:34, No:408, Temmuz 2024…
[1] Augusto Boal.
[2] Sayıl Cengiz Gündoğdu, Karar 71-Oyun, İnsancıl Yay., Şubat 2024, 144 sahife.
[3] Erwin Piscator, Politik Tiyatro, çev: Mustafa Ünlü-Suavi Güney, Metis Yay., 1985
[4] Cihan Atakul , Politik Tiyatro ve Nâzım Hikmet, Dramatik Yay., 2020; Tolga Alver, Politik Tiyatro Kuramı, 2023.
[5] Medet Turan, Türk Romanında 12 Mart – Edebiyat Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme, 2. Baskı, İnsancıl Yay., 2022.
[6] A. Ömer Türkeş, “Romanda 12 Mart Suretleri ve ‘68 Kuşağı”, Birikim Dergisi, No:132, Nisan 2000
[7] “12 Mart’tan Geriye Romanlar Kaldı”, Yeni Şafak, 12 Mart 2003… https://www.yenisafak.com/gundem/12-marttan-geriye-romanlar-kaldi-2674057
[8] Theodor W. Adorno, Minima Moralia, çev: Orhan Koçak, Metis Yay., 2000.