
Schietwedder…
Yağmur ve rüzgarla hemdem olmuş tipik bir kuzey yaz havası…
Cadde üzerindeki kafelerin masalarındaki çiçekler vazolarıyla birlikte uçuşuyor.
Alışmışız da artık.
Hatta ayak uydurmuşuz. Güneş açınca kendimiz bile şaşırıyoruz.
Hani çok duymuşsunuzdur siz de;
“Artık buralı olmuşuz”.
Yaz ortasında açan güneşe şaşırmak artık ne kadar “buralılık” göstergesi ise en az o kadar buralı olmuşuz işte.
Her ne kadar hava muhalefetine, Hamburg’un Schietwedder’sına alışılmış olsa da arada gökyüzüne bakıp buluta, yağmura, rüzgara ilenmek de adettendir herhalde.
Taa ki bugün, 4-5 yaşlarında bir kız çoçuğunun havaya bakıp “pis yağmur, pis rüzgar, sen kötüsün, pis hava” diye ilenişini duyana kadar sadece yetişkinlerin bu adete uyduğunu sanırdım.
Önünde annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın eğilmiş, yere düşen bir şeyi elindeki bir kağıt parçasıyla kaldırmaya çalışıyor.
Çocuk ilenmeye devam ediyor:
“Kötü kalpli rüzgar, kötü kalpli yağmur… Zavallı, zavallı arıcık…”
İşte o an anlıyorum annesinin yerden kaldırmaya çalıştığı şeyin ne olduğunu;
Rüzgar ve yağmurdan yere savrulmuş minik bir bal arısı…
“Bir kaşık şekerli su verirsek kendine gelir ve uçar, yuvasına geri döner” diye telkinde bulunuyor annesi.
Sonra bir elinde bir kağıt parçası üzerindeki bal arısı, bir eliyle de kızının elini tutarak uzaklaşıyorlar.
“Arılar ölürse insanlar da ölür” diyor annesi tembihleyici bir ses tonuyla.
Sırf kısa pantolon ve tişörtle gezemediği, bronzlaşamadığı için yağmurlu havaya kızan bir yetişkin olarak, bir arının kanadı incindi diye rüzgara ve yağmura sitem eden küçücük bir çocuğun ardından büyük dersler alarak bakarken buluyorum kendimi.
En son “büyüyünce ne olacaksın ” diye sorduğumda “Umweltschützer (çevreci)” cevabını aldığım bir minik çocuk beni bu kadar etkilemişti.
Bilmiyorum, büyüyünce astronot olmak istediğimiz kendi çocukluğumuzu düşündükçe…
Bu çocuklar gelecek için, doğa için, dünya barışı için umut veriyorlar.
Tabii ki onlar büyüyüp söz sahibi olana dek kurtaracak bir dünya kalırsa…
İnsan umutları tükenince ölürmüş derler ya hani…
Henüz yaşıyoruz.
Umut da vardır o zaman.
Temmuz 2017
Yalvaç Emre