
“Yalnızca yaşayanlardan değil,
ölülerden de acı çekiyoruz.”[1]
Tüm soru(n)larına ve eleştirel duruşumuza karşın José “Pepe” Mujica’yı seven ve hak ettiği “değeri” verenlerdeniz; elbette Gabriel García Márquez’in, “Bu gözün tek kusuru, gereğinden fazla görüyor olması…”;[2] José Saramago’nun, “Kimi insanlar gözlerin gördüğü için senden nefret edecektir…”[3] uyarılarını “es” geçmeden.
Kimilerinin göklere çıkardığı ya da “Eski gerilla, yeni makul: José ‘Pepe’ Mujica”[4] diye güzellediği Onun için kaleme aldığımız yazıda[5] Marksist-Leninist bir gerillanın yaşamının “hümanist bir devrimci demokrat” olarak nasıl noktalığından söz etmiştik…
Hakkında; “O, bir devrimcinin nasıl yaşaması gerektiğine, devrimciliğin bir yaşam sanatı olduğuna, bu dünyayı sonsuz görmeye imkân tanıdığına dair çok özel ve öğretici bir miras bıraktı”;[6] “Dünyanın en yoksul devlet başkanı”ydı; “Sade bir yaşam, derin bir etki yarattı” denilen José Mujica’yı Kolombiya evlet Başkanı Gustavo Petro “Büyük bir devrimci” olarak andı. Bolivya’nın eski lideri Evo Morales, “Tüm Latin Amerika’nın yas tuttuğu”nu söyledi. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, onun “Dünya için bir örnek” olduğunu dile getirdi. Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric ise, “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair umudu bize bıraktı” dedi.
Ancak bir şey daha var: “1960’larda bir gerilla lideri olan, 1970’te yakalandıktan sonra işkence gören, 14 yıl burjuvazinin zindanlarında hapis yatan, 2010-2015 arasında reformist hükümete başkanlık yapan José Mujica, politik geçmişi, başkanlık sarayına taşınmayarak mütevazı hayatını sürdürmeye devam etmesi, maaşını hayır kurumlarına bağışlaması gibi nedenlerle hep övgüyle karşılandı. Türkiye sol basınında da efsane lider olarak tanıtıldı. Hakkında Hollywood’un en iyi yabancı film ödülü verdiği bir film çevrildi. Ancak tüm bunlar, onun toplumsal-siyasal planda oynadığı rolü ortaya koymaya yetmiyor. Bir siyasi liderin çeşitli bireysel özelliklerinin ve niyetlerinin ötesinde bizi ilgilendiren asıl mesele, bulunduğu siyasetin işçi sınıfının toplumsal kurtuluş mücadelesine kattıkları ve kaybettirdikleridir.
Geniş Cephe, Podemos, Syriza benzeri sol reformist ittifaklar işçi sınıfının devrimci enerjisini pörsütmek ve rayından çıkararak düzen sınırlarına hapsetmek gibi uğursuz bir işlev görüyorlar. Unutulmasın, Uruguay, Şili ve benzeri ülkelerde solun burjuvaziye verilen destek ve parlamentoya girip hükümete oturma stratejisi askeri darbelerle sonuçlandı. Parlamenter demokrasi hayalleri ‘Latin Amerika’nın İsviçre’sini burjuvazinin namlularından kurtaramadı.”[7]
Evet José Mujica derken, bunlara da kafa yormalıyız.
“Sosyalist değil, liberal reformist[8] diye betimlen O; “Benim kuşağım saf bir hata yaptı. Toplumsal değişimin yalnızca toplumdaki üretim ve dağıtım biçimlerine karşı çıkmakla mümkün olduğunu düşündük. Kültürün muazzam rolünü anlayamadık. Kapitalizm bir kültürdür ve biz kapitalizme farklı bir kültürle karşılık vermeli ve direnmeliyiz. Başka bir şekilde ifade edersek: bu, dayanışma kültürü ile bencillik kültürü arasında bir mücadeledir… Artık eskisi gibi bir Sol olmayacak. Eskisi gitti, bitti! Sol değişmek zorunda, çünkü zaman değişiyor. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir,”[9] diyen José Mujica ve benzerlerinin kavrayamadığı; değişen içinde değişmeyenin ücretli kölelik olduğu ve bu değişmeden de söz konusu olanın sadece başkalaşım olduğuydu!
“Araç” yerine “amaç”ı ve de “Bugün”ün araçları yerine geleceğin amaçlarını ikame etmek doğru değildi; “Solcu bir dünya görüşü, gelecekteki bir ütopyayı hayal etmeyi gerektirir, ama insanın şu anda yaşadığı hayatı unutma hakkı yoktur.” “Bugünü daha iyi yapmak için verilen mücadele en önemli görev olmalı,”[10] ifadesindeki üzere Pepe’nin…
* * * * *
“Sorun, ne için yaşadığımız… Hayatımıza bir içerik, bir anlam katıp katmadığımız ya da tüm ömrümüzün sadece bir çileye dönüşüp dönüşmediğidir. Hayatımızı alan, tam da budur. Asıl bahis orada yatar.”[11] “İnsanın düşündüğü gibi yaşayabilmesi için, onur diyeceğim şeye sahip olması lazım. Ben böyle yaşamaya çalışıyorum. Diğerleri de böyle yapsın demiyorum, ancak siyasetçilerin çoğunluk gibi yaşadığı zaman saygı göreceğine inanıyorum.”[12] “İnsanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada başkalarının beş yüz metrekarelik malikânelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun diyorsun! Herkes daha fazlasını isterse bir gün kimseye bir şey kalmayacak…” diyen José Mujica, Tupamaro geleneğinden geliyor.
1960’ların başında Raúl Sendic ve yoldaşlarınca kurulan, isimlerinde son İnka kralı Tupac Amaru’nun sömürgeci İspanyollara karşı giriştiği mücadelenin anısını yaşatan Tupamarolar, bir şehir gerillası örgütüydü. 1972’ye gelindiğinde örgüt on binden fazla militanıyla güç içinde bir başka güç olmuştu. Robin Hood tarzı eylemleri, hayranlık ve sempati uyandırıyordu; tiyatrolarda, kahvehanelerde, gece kulüplerinde propaganda yapmak, sinemaları basıp seyircilere liberal demokrasinin adaletsizliğini gösteren filmler izletmek, silahlı çatışmaya girmeden hükümet kurumlarına pankartlar asmak, yakalanan arkadaşlarının serbest bırakılması için yabancı devlet yetkililerini kaçırmak, banka soygunlarından elde ettikleri paraları halka dağıtmak, yiyecek yüklü kamyonları durdurup yiyecekleri yoksullara paylaştırmak…
“Sözcükler bizi böler, eylem birleştirir” savsözünü benimseyen örgüt, kendini Ulusal Kurtuluş Hareketi olarak adlandırıyordu.
1960’ların başında José Mujica, Tupamaro’ya katıldı, Raúl Sendic’in önderliğindeki Tupamaro diktatörlüğe karşı devrimci eylemlere yöneldi. José Mujica da, faaliyetleri nedeniyle birkaç kez tutuklandı. 1971’de bir polis memurunu öldürmekten suçlu bulundu. İki kez hapisten kaçtı ancak her ikisinde de yakalandı. Toplamda 14 yıl hapis yattı. İşkence gördü ve iki yılını bir kuyunun dibinde geçirmek de dahil olmak üzere uzun süre hücre hapsinde kaldı.[13]
1985’te demokratik hükümete dönüş müzakerelerinde José Mujica ile siyasi tutuklular genel af kapsamında serbest bırakıldı.
Tupamaro da, ‘Geniş Cephe/ Frente Amplio’ (FA) sol koalisyonuna katıldı. Yasal bir parti olarak ‘Halk Katılım Hareketi/ Movimiento de Participación Popular’ (MPP) adında yeniden örgütlendi. José Mujica, MPP’nin önde gelen figürlerinden biri oldu. 2017’den 2020’ye Uruguay’ın başkan yardımcısı olarak görev yaptı.
José Mujica Temsilciler Meclisi’nde (1995-2000) bir dönem görev yaptı. Ardından 2000’de Senato’ya seçildi. 2004’de Senato üyesi olarak yeniden seçildi. ‘İlerici Karşılaşma-Geniş Cephe/ Encuentro Progresista-Frente Amplio’ (EP-FA) koalisyonu adayı Tabaré Vázquez her iki yasama meclisinde de çoğunluğu ele geçirip, seçimi kazandı. Bu kesitte José Mujica, Şubat 2005’te Senato başkanı olarak yemin etti. Ayrıca Vázquez’in kabinesinde (2005-2008) tarım bakanı olarak görev yaptı.
Vázquez’in merkez sol hükümetine duyulan onay dalgasının üzerinde hareket eden José Mujica, 2009 seçimlerinde EP-FA’nın cumhurbaşkanı adayı gösterildi ve kazandı;[14] “Hayatta kazanan tarafta olmanın her düştükten sonra düştüğün yerden tekrar kalkarak tekrar başlamak ile mümkün olacağını ifade ettiği”[15] üzere…[16]
1994’de ilk kez milletvekili seçilen José Mujica’nın Vespa marka motosikletiyle başkent Montevideo’daki parlamento binasına geldiğinde otopark görevlisinin kendisine -Burada fazla kalacak mısınız? Sorusuna verdiği -Evet, kesinlikle! yanıtı, yıllar sonra üstleneceği en üst düzey görevin önsezisidir adeta…[17]
* * * * *
Şimdi ona bir sıfat daha eklemek mümkün: O bir “pragmatik”ti…
O; “Hapishaneye düştüğümde yetişkin, olgun bir insandım ve bütün ömrüme yetecek kadar okumuştum. Yalnız başıma hapishanede geçirdiğim zamanlarda aynı geviş getiren bir inek gibi okuduklarımı düşündüm, düşündüm, düşündüm. Esas o dönemde okuduklarımdan çok şey öğrendim,’[18] diyordu; ve bu bir sinyaldi sanki; devamla:
Politik ve sosyal koşullar 50 yıl öncekinden çok farklı bugün. Tarih tekrar etmiyor. Askeri yönetim soğuk savaş sırasında ABD’nin desteklediği bir şeydi. Tupamaroların yürüttüğü mücadele ile ülkemizi demokratikleşmesini, askeri yönetim aracılığıyla provoke ettiler. Fakat Uruguay halkı hiçbir zaman anlamadı bunu. Çünkü tarihinde de diktatörlük vardı. Bu yüzden biz de legal politikaya yöneldik. Bugünkü koşullar farklı ve bu nedenle mücadeleyi bu zeminde ele alıyoruz.
Gücü merkezden halka doğru yaymak gerekir. Kararları daha fazla insanın almasını sağlayacak, halkı yönetime katacak yollar aramak gerekir. Sendikalar, sivil toplum kuruluşları, devletten bağımsız demokratik kuruluşlar bu konudaki araçlar olabilir. Küçük belediyeler halka daha yakındır. Bürokrasi, kamusal haklarda olumsuz bir değişiklik yaratıyor. Örneğin, yönetici kademesinde olan kişilerin diğer tüm insanlardan fazla, çeşitli hakları var. Bu da ciddi bir eşitsizlik yaratıyor. Bunun çözümü, başta söylediğim gibi gücü ve yönetme işini merkezden koparıp, halka yaklaştırmak.
Bu, iyileştirme için gidilecek yolun bir parçası. Zaman içinde çeşitli araçlar uygulamak lazım. Bunların başlıcası ‘katılım’. Parayı çok seven insanların kamusal hakları ilgilendiren konularda yer almaması gerekir. Onlar ticaretle uğraşabilirler. Siyasetle uğraşmak ağır bir yük ve bunun bir bedeli var. Toplumsal sorunları çözmek için yola çıkıyorsunuz. Bu uzun bir yol. Demokrasi mücadelesi hiçbir zaman bitmeyecek bir şey. Onu iyileştirmek için durmaksızın mücadele etmek gerekiyor. Ve bu mücadele parayı sevenlerin yürütebileceği bir şey değil.
Kendimi merkez solda görüyorum. Ekonomiyi devletin düzenlemesi gerekiyor. Özel yatırımları titizlikle ölçerek, bunun yanında devleti ve toplumsal adaleti koruyarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Uruguay’da en önemli bankalar, elektrik enerjisi üreten şirketler, telekom, akaryakıt dağıtımı ve su şirketleri devlete ait. Devlet toprak satın alarak bunları bölüyor ve halka dağıtıyor. Neoliberal reformlar Urugay’a hiç girmedi. Bu konuda düzenlenen referandumda halkımız hayır yanıtı verdi. Dünyada yabancı yatırımlar genellikle gittikleri coğrafyalarda çeşitli sorunlar yaratıyor. Çevre tahribatı bunlardan birisi. Uruguay için de bu geçerli. Ancak, Uruguay’daki yabancı şirketlerin çevre konusunda tamamen dikkatsiz olduklarını da söyleyemem. Aptal değiller. İyi de değiller, aptal da değiller.
İdeoloji gerekli ama riskleri de olan bir olgu. İdeoloji gerçeği şekillendirdiği zaman, isteklerle gerçek birbirine karışabilir. Tehlikesi budur.”[19]
Ve yüz yüze görüşmesinden Metin Yeğin aktarıyor: “Pepe’ye ‘Hâlâ devrimci misiniz?’ diye sormuştum. Parlamento başkanı odasındaydık. ‘Biz Che Guevara çizgisinde çok önemli bir dönem yaşadık, ama şu an başka bir dönem var. Bir reform programı aslında çok küçüktür, ama bizim için çok önemli değişiklikler yaratacağından, aynı zamanda önemli ve büyüktür.”[20]
Bu kadar değil; daha da fazlası var: “Anarşizm sorumlu olmayı ve kendini yönetmeyi içerir. Ben kronik bir anarşistim. Devletin ortadan kaldırılması en hayırlısı, ama yaşadığım insanlık evresi izin vermiyor. Devlet sınıfların varlığını gösterir. Birileri birilerine hükmederler. Anarşizmin sosyalizmden farkı sonudur. Sosyalizmde sınıflar kaybolursa devlete gerek olmadığı düşünülür. Bu bir yoldur, ama teoride. Ben hakikâtte hiç görmedim. (…) Liberalizm derin anlamında anarşizm ile birleşir. Çünkü hoşgörüyü benimser, otorite karşısında bireysel değerleri öne çıkartır. Ekonomik liberalizmle karıştırmayın… Sözünü ettiğim siyasi liberalizm. Ekonomik liberalizm mülkiyet içerir. Siyasi liberalizm ise felsefi olarak insanlık tarihi açısından üst basamaktır. İnsanlığı ileriye götürmek isteyen düşünceler bunu yadsımamalı. Özgürlüğe hakikâten saygı duyan ise anarşizmdir. Anarşizm her zaman sosyalizmi varsayar, özel mülkiyete karşıdır, insan özgürlüğünü önemser. Elbette sınırı başkasına zarar vermemektir. (…) Solun stratejik olarak askerlerle çalışması lazım. Silahlı kuvvetler olmadan olmaz. Onları yanlarına çekmeye çalışmaları lazım. Yoksa orduyu sağa bırakmış olurlar.”[21]
“Solun en büyük birleştirici unsuru muhafazakâr sağa karşı savunduğu değerlerdir. Bunları unutup, karşısındaki değeri savunan cepheyi de unutup kendi içinde tartışmaya ve savaşa girdiği her yerde kaybetmiştir,”[22] stratejisini dillendiren José Mujica’dan bir şey daha: “Özyönetim bir işi yönetmek gibi. Kendi çalışanlarının yönettiği bir fabrika gibi. Bir patronun olmadığı sistem. Herkesin kendini yönettiği bu şeyi, biz yapmaya çalışıyoruz.”[23] “Özyönetim yanlısıyım,”[24] deyip ekliyordu: “Kendimi merkez solda görüyorum.”
* * * * *
Hayır; José Mujica’yı küçümsüyor falan değiliz. Bu ne haddimize?
Şunları diyen Ona “hümanist bir devrimci demokrat” olarak “değer” vermemek mümkün mü?
“Daha iyi bir dünya için her zaman mücadele olacak. Bu mücadelenin sonu yok. Medeniyete giden yol, dayanışmadan ve bunun için savaşmaktan geçiyor. Mücadele etmek zorundayız, özgürlük ve dayanışma için… Birlikte olmak ve birleşmek durumdayız. Birbirimizden öğrenecek çok fazla şeyimiz var. Uruguay’da son 40 yıldır birlikte yürüyoruz. Kendi içimizde farklılıklarımız var. Tartışıyoruz. Ama parlamentoda karar vakti geldiği zaman, çoğunluğun dediği oluyor ve ilerliyoruz. Ama bu anlatıldığı gibi kolay değil. Ancak çalışan işçileri, gün yüzü görmeyen işçileri düşünecek olursak, buna yine de ‘çok zor’ diyemeyiz. Bir noktaya kadar kendiniz geliştirebiliyorsunuz.
‘Ben Kuzey Amerika’nın siyaset anlayışını sevmiyorum. 50 yıldır güneydeki Küba’ya ekonomik yaptırım uyguluyor. Onları gündelik hayatlarında zor durumda bırakıyor. Bunu değiştirmek istiyorum ve bunu Küba’yı desteklediğim için yapıyorum. Dünyada eşitsizlik, adaletsizlik var ama, problemlerin çözümü için adımlar atılabilmeli. Şeytana asla izin verilmemeli. Bu nedenle insanların bir araya gelmesi lazım. Günün sonunda değiştirdiğiniz şeyler bir tarihi yazabilir.”[25]
“Kendi özgürlükleri için, kaderlerini ellerine almak için savaşan herkesin yanındayım.”[26]
“Eğer hayatımı bozuk paralar için savaşarak geçireceksem, eğer hayatımı zorlaştıran aşırı büyük bir evim varsa, eğer çok sayıda maddi imkâna ihtiyaç duyuyorsam, eğer her yıl araba değiştirmem gerekiyorsa, ve bu böyle devam ediyorsa…
O zaman tüm vaktimi bunlar için çalışarak geçirmem gerekir.
Sonra da çaldırmamak için çalışırım, ve böyle sürer gider…
Ta ki yaşlı, yorgun ve türlü rahatsızlıklarla dolu biri hâline gelene kadar.
Kanaatkâr olmak, sade yaşamak- bu hesaplanmış, bilinçli bir stratejidir.
Bana özgür olmak için zaman kazandırır.
Hayatımın her saati ki onu maddi meseleleri çözmekle geçiriyorsam, bu saat, beni mutlu eden ve özgürleştiren şeylere ayıramadığım bir saattir.”
Evet José “Pepe” Mujica’nın bir röportajındaki “Bir Roma atasözü der ki, elindeki az olan değil, hep daha fazlasını isteyen fakirdir,”[27] ifadesi Onun Marksist-Leninist bir gerilla olarak başlayıp, bir “hümanist bir devrimci demokrat” olarak noktalığı yaşamını özetliyor aslında.
24 Haziran 2025 14:51:09, Muğla-İstanbul.
N O T L A R
[*] Avrupa Demokrat, Haziran 2025…
[1] Karl Marx, Kapital, Sermayenin Üretim Süreci, Cilt: I, çev: Alaattin Bilgi, Sol Yay., 1965. “Almanca I. Baskıya Önsöz”.
[2] Gabriel García Márquez, Aşk ve Öbür Cinler, çev: İnci Kut, Can Yay., 1999.
[3] José Saramago, Körlük, çev: Aykut Derman, Can Yay., 2009
[4] Barış Yıldırım, “Eski Gerilla, Yeni Makul: José ‘Pepe’ Mujica”, 14 Mayıs 2025… https://sendika.org/2025/05/eski-gerilla-yeni-makul-José-pepe-mujica-726403
[5] Bkz: Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Bir Tupamaro, Bir Başkan: José (Pepe) Mujica”, Kaldıraç Dergisi, No:287, Haziran 2025…
[6] Mehmet Yeşiltepe, “Castro’dan Mujica’ya Devrimci Dersler”, 14 Mayıs 2025… https://bianet.org/yazi/castrodan-mujicaya-devrimci-dersler-307432
[7] Derviş Ergin, “Mujica’nın Ardından – Uruguay Siyasi Tarihinin Kısa Bir Özeti”, 17 Mayıs 2025… https://marksist.net/dervis-ergin/mujicanin-ardindan-uruguay-siyasi-tarihinin-kisa-bir-ozeti
[8] “Gerilla Liderliğinden Devlet Başkanlığına: José Mujica”, Devrimci Duruş, No:131, Haziran 2025, s.18.
[9] Emirhan Akman, “José Mujica: Sol Değişmek Zorunda, Çünkü Zaman Değişiyor”, 9 Haziran 2025… https://hararet.org/José-mujica-sol-degismek-zorunda-cunku-zaman-degisiyor/
[10] L. Doğan Tılıç, “Pepe’yi Sevmek Kolay, ya Pepe Olmak”, Birgün, 20 Mayıs 2025, s.3.
[11] Onur Özgen, “Mujica’ya Veda”, Birgün Pazar, 18 Mayıs 2025, s.9.
[12] “Görkemli Bir Mücadele”, Birgün Pazar, 18 Mayıs 2025, s.9.
[13] Tupmaros üyesi Jorge Tiscornia, 27 yaşında tutuklanıp zindanda kaldı. “Doğal ışığın olmadığı bir hapishane hücresindeysen, zaman hissini kaybediyorsun. Bir süre sonra hangi günde olduğunu bilemez hâle geliyorsun.” (“Hapisten Kurtulan Tarih”, Cumhuriyet, 14 Aralık 2014, s.10.)
[14] “Başkanlık töreninde kendine özel bir başkanlık kuşağı bile yaptırmak istemeyen Pepe kendinden önceki başkan olan Tabare’den başkanlık kuşağını ödünç istemiş ve Tabare’de vermemişti. Törende taktığı kuşak için bile ölçü vermemiş kendisine bol gelen bir kuşakla törene katılmıştır. Tören vb. protokolleri önemsememiştir.” (Aydın İleri, “Bir Başka Kuyunun Kurbağası: Mujica”, Birgün, 5 Kasım 2015, s.14.)
[15] Ertan Erol, “Mujica’ya Veda Ederken”, 19 Mayıs 2025… https://www.evrensel.net/yazi/96961/mujicaya-veda-ederken
[16] Uruguay’da Ekonpomi Bakanı Fernando Lorenzo’nun yolsuzluk nedeniyle istifasını Cumhurbaşkanı José Mujica açıkladı. (“Uruguay’da Yolsuzluk İddiası İstifa Ettirdi”, Birgün, 23 Aralık 2013, s.11.)
[17] İlyas Tunç, “Tınılar ve Nal Sesleri”, Birgün Pazar, Yıl:11, No:398, 26 Ekim 2014, s.24.
[18] Andres Danza-Ernesto Tulbovitz; İktidarda Bir Kara Koyun: Saraysız Başkan José Mujica, çev: Ali Tuncer-Cahit Özgür Baharlı, Tekin Yay., 2014.
[19] Onur Kılıç, “Mücadele Bitmez”, Birgün, 6 Kasım 2015, s.5.
[20] Metin Yeğin, “Gerilla, Futbol ve Bir Başka”, Radikal, 2 Temmuz 2011, s.34.
[21] Ceyda Karan, “Mujica: ‘Sol Orduyu Sağa Bırakmamalı”, Cumhuriyet, 6 Kasım 2015, s.10.
[22] Gökhan Karakaş, “Eğer Koalisyonu Beceremeseydik İktidar Olamazdık”, Milliyet, 1 Kasım 2015, s.13.
[23] “Pepe Mujica Hayatını Kaybetti”, Yeni Yaşam, 15 Mayıs 2025, s.8.
[24] Pınar Öğünç, “… ‘Saraysız Başkandan’ Hayat Dersleri”, Cumhuriyet, 31 Ekim 2015, s.16.
[25] Gülsen Candemir, “Daha İyi Bir Dünya İçin”, Birgün, 6 Kasım 2015, s.5.
[26] M. Ali Çelebi, “… ‘Pepe’ José Mujica”, Özgür Gündem, 4 Kasım 2015, s.13.
[27] Deniz Ülkütekin, “Kendini Değil, Ülkesini Zenginleştiriyor”, Cumhuriyet Pazar, No:1452, 19 Aralık 2014, s.8.