AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 8 Mart’ta TÜGVA temsilcileriyle buluştuğu bir etkinlikte, “Bu benim son seçimim” demişti. Hemen ardından da AKP Başkanvekili Mustafa Elitaş ve TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ halk talep ederse Anayasa’da gerekli değişiklikler yapılarak Erdoğan’ın adaylığının önünün açılabileceğini söylediler. Erdoğan’ın ortağı Devlet Bahçeli ise MHP’nin 14. Olağan Büyük Kurultayı’nda Erdoğan’a “Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız” biçiminde seslendi. “Erdoğan’ın muradı ölene kadar Cumhurbaşkanı kalmak” diyen DEM Parti MYK üyesi Musa Piroğlu, Erdoğan’ın Azerbaycan tarzı bir yönetim kurmak istediğine dikkat çekti. HDP önceki dönem İstanbul Milletvekili ve DEM Parti MYK üyesi Musa Piroğlu’yla seçimler sonrası Erdoğan’ın oluşturmak istediği rejim modelini, yeni dönemde Kürtleri ve muhalefeti nelerin beklediğini ve gündemdeki konulara dair konuştuk.
Son dönemde Tansu Çillerin çıkışı Mehmet Ağar ile Erdoğan’ın yan yana gelmesi ne anlama geliyor? Erdoğan’ın adı faili meçhul cinayetleri karışmış isimlerle yeni bir ittifak arayışı içinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bu şu anlama geliyor sadece Ağar değil onun siyasi uzantısı olan Akşener ekibiyle de bir anlaşma arayışına giriyor. Bu uzun süredir tartışılan bir konu. Hatta sol kamuoyu “Erdoğan MHP ile ittifakı bozacak, yeni bir arayışa girecek ve Kürt hareketi ile masaya oturup yeni bir süreç başlayacak” rivayet ediyordu. Ama ortaya çıkan şu Erdoğan MHP’yi de dengeleyecek yeni ittifak arayışları içinde ama bunu yaparken daha sağa yaslanarak eski JİTEM’cileri, Ergenekoncuları bir araya toplayarak bir ittifak kurmak istiyor.
Erdoğan’ın eski derin devletçilerle ittifak kurmak istediğini söylüyorsunuz Peki bunu yaparken Kürt hareketini nereye koyuyor? Kamuoyunda “İmralı ile görüşülüyor. Yeni bir çözüm süreci başlayabilir” şeklinde tartışmalar dönem, dönem yapılıyor. Bu anlamda neler demek istersiniz?
Erdoğan çok uzun süre Suriye iç savaşı başladığı günden bu yana yeni emperyalist paylaşım sürecinin ortaya çıkardığı ikili blok arasında gidip gelen bir yerde oynadı. Bu iki blok arasında ki çatışmalardan nasiplenerek ve iki blokun çelişkilerinden kendine hareket alanı çıkaran bir yerde durdu. Türkiye geldiği noktada artık iki güç arasındaki çelişkide yararlanan ülke olmaktan çıkıp o güçlerden birinin yanında durmak zorunda ve Türkiye bir NATO ülkesi. Soylu ve ekibi daha fazla Çin ve Rusya çizgisinde duran bir pozisyon aldı. Ama şimdi bu şekillenmede eski derin devletin adamları NATO’nun adamlarıydı. Bunlar NATO çıkarları ile daha uyumlu çalışan ekiplerdir. Bu anlamda Erdoğan’ın yeni ittifak arayışlarının aynı zamanda ABD ile uyumlu bir şekilde yürütmeye çalıştığını düşünüyorum.
Bu denklemde Kürtler nerede duruyor?
Zor bir süreç bizi bekliyor bunu görmek gerekiyor. Erdoğan’ın daha ılımlı bir sürece evirileceği söyleniyor ama ben buna katılmıyorum. Erdoğan kendi stratejik yönelimlerinden vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Ulusal ve uluslararası güçler onu zorlayan bir yerde durur, ekonomik ve siyasi koşulların dayatması Erdoğan’ı masaya oturmaya zorlar. Ben kişisel olarak bunun yeni bir müzakere koşullarının olmadığını düşünüyorum. Tam tersine Erdoğan baskıcı rejimini kalıcılaştırmak istediğinin işaretlerini görüyorum.