Aktüel Yorum

Erdoğan’a verilen Afganistan misyonu

Sovyetler’in son zamanlarıydı. Brejnev ölmüş, yerine Andropov gelmişti. KGB’nin başıydı. İşbaşı yapar yapmaz parti içindeki yolsuzluklara el attı. Parti ve Bakanlık kadroları arasında büyük panik başladı. Özbekistan KP’nin başı, aynı zamanda SBKP Polit Büro üyesi, ihtiyar Raşidov da paniğe kapılanlardandı. Çünkü her yıl pamuk rekoltesini olduğundan fazla gösteriyor, ödül üstüne ödül alıyordu. Kimbilir benim bilmediğim daha ne yolsuzlukları vardı. Andropov uzaydan pamuk ekim alanlarını inceletti. Raşidov’un ipliği pazara çıkmıştı. Sonra gazetelerde okuduk:

Raşidov Özbekistan’ın bir pamuk tarlasında kalp krizinden ölmüştü.

Korku, çoğu zaman öldürücüdür.

Şu günlerde hem devlet bürokrasisinde, hem de AKP örgütünün üst katlarında “korku” yaşanıyor.

Sedat Peker’in ifşaatını yüz milyondan fazla izlenmesine karşın, kendi medyalarında suskunlukla boğuntuya getirseler bile, bu ifşaatla, Erdoğan’ın önce AKP İzmir Kongresi sırasındaki, sonra Azerbaycan gezisindeki ve en nihayet iki üç gün önce AA’nın yayınladığı “tişörtlü” konuşma görüntüsündeki “hastalıklı” hali birleşince, korku ve panik zirve yaptı. Ben ki evinden dışarıya çıkmaz, hiç kimseyle eğer aranmazsam telefonla konuşmaz bir fakirim, ben bile “korku ve paniğin” seslerini duymaktayım. Varın gerisini siz düşünün.

“Erdoğan’dan sonra bize ne olur?”

Korkunun sordurduğu soru budur.

Ve şimdi rejimin tepesindeki birkaç bin adam ve kadın “Erdoğan sonrasına” hazırlığın ilk ve tehlikeli adımlarını atıyor. Rejim bir “çeteler, silahlı gruplar, birbirine rakip para babaları koalisyonu”. Erdoğan, şimdi piyasada var mı bilmiyorum, “Uhu” gibi bunları yapıştırıyorken, onun gaybubeti bir anda “fetret” devrine yol açma potansiyeli taşıyor. Bu koalisyonda hiç kimse bir diğerine güvenemez. Kimin erken davranıp “aldatıldım” diyerek diğerlerini okka altına alacağı belli olmaz.

Erdoğan’ın “sağlık durumu” nasıl bir ortamda alarm veriyor?

Türkiye’nin iç-dış tüm politikalarının yeniden gözden geçirildiği bir ortamda.

İki üç yıldır yazıyorum: Bizim Üçüncü Dünya Savaşı dediğimiz savaşın birinci sahnesinde, bu savaşa katılan tüm ülkeler içinde bir tek ülke “mağlup” oldu: Türkiye. Mağlup olduğu günden bu yana “Abdülhamit hariciye metodu” denilen bir uygulamayla bugüne gelindi. Deniz bitti. Şimdi Erdoğan Biden’ın önünde eğildi, teslim bayrağını çekti ve “yeni soğuk savaşta” Rusya, Çin ve İran’a karşı NATO safında yer alacağını açıkladı. Bu açıklama Afganistan’da Kabil Havaalanını koruma “misyonunu” üstlenme açıklamasıydı. Ama bana sorarsanız bu, çok daha büyük bir misyon: Soğuk Savaş’ta Rusya ve Çin’e karşı Orta Asya Müslümanlarını birleştirme misyonu.

Üstelik bu misyona soyunan Türkiye, 2010 yılında patlayan Arap Baharı dönemini yaşamıyor. O zaman güçlüydü. Ekonomi zirvedeydi. Üstelik ABD’yle yan yanaydı, Arap sokaklarında Erdoğan sloganları atılıyordu. Hedef tüm Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya hakim olmak, Müslüman Arapları Türk bölgesel emperyalizmin bayrağı etrafında birleştirmekti. Bu maceranın nasıl ağır bedellerle sonuçlanmakta olduğu ortada. Orta Asya misyonu ise bambaşka. Karşında Çin, Rusya, İran var ve “Türki” denilen Cumhuriyetlerin ne yapacağı belirsiz.

Erdoğan sonrasında ikballeri tehlikeye girin ne kadar hırsız/uğursuz, insanlık düşmanı varsa, işte bu “misyonun” gönüllü askeri olmaya hazır. Erdoğan ailesini, bunlar kendi konumlarını korumak için düne kadar küfrettikleri NATO’nun eteklerinin altına girmekte tereddüt bile etmeyecekler. Başka da çareleri yok.

ABD bu çaresizliği biliyor. Irak işgali esnasında 1 Mart tezkeresine direnç gösteren TBMM, beş yıldır yok. Yargısı da, yürütmesi de, yasaması da, medyası da suça bulaşmış bir ülke. Ekonomi çöküş halinde. Dış pazarların büyük kısmı kaybedilmiş. Borç Türkiye’nin boyunu aşmış. Böyle bir durumda Kabil Havaalanı “kara parayla” ayakta duran Türk ekonomisi için “kriminal bir kapı” demektir. Kabil Havaalanında kontrol sende ise İzmir’e uçacak uçağa beş ton eroini yükler, İzmir’de bu beş tonu törenle karşılarsın. Hem Taliban nemalanır, hem de sen nemalanırsın. Türk/Taliban ittifakının zamkı, eğer bu misyon hayata geçerse eroin olacaktır.

Yeni soğuk savaş şartları büyük tehlikelerin yanı sıra büyük imkanların da gelişeceğini göstermekte.

Şu anda Başûr Kürdistan’da PKK’ye karşı Türkiye ve ihanetçi ortaklığının yürüttüğü savaş sürüyor. Tehlike büyük. KDP’nin yeniden kıpırdandığı duyuluyor. Ama şunun şurasında bütün bu komplonun ömrü, bir iki ay kadardır. Herkes tüm gücüyle Kürt özgürlük hareketiyle aynı siperlerde direnişi sürdürür, Başûr halkını Kürt ulusal birliği temelinde harekete geçirebilirse, özellikle Avrupa’daki Kürt halkı ve Kürt diplomasisi Avrupa kamuoyunu devrimci sürece kazanabilirse, bu kışın bitiminde dünya durumu, hem Ortadoğu’da, hem de Orta Asya’da Kürt halkı ve dostlarından yana yepyeni bir görünüm kazanacaktır.

En tehlikeli zamanlardayız, ama aynı zamanda nihai zafere her zamankinden daha yakınız.

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.