
“Sanat, estetiğin bir icadıdır.”[1]
Cengiz Gündoğdu’nun, “Bu kitabın konusu, Adnan Özyalçıner’in öykücülüğünü bilimsel diyalektik maddeci öğretiyle ele almaktır. Bilimsel Diyalektik maddeci öğreti, Kagan’ın söylediği gibi ‘İnsanoğlunun estetik düşünce tarihinin en yüksek aşamasıdır’…” (s.9) notunu düştüğü ‘Bilimsel Estetik Kategorilerine Göre Adnan Özyalçıner’in Öykücülüğü’[2] başlıklı yapıtı, Moissej Kagan’ın “Estetikte diyalektik yöntem, gerek nesne ve içerik olarak, gerekse biçim ve sanatın belirlenişi ve yapısı anlamında özgül olanın, yani genel olanın birliğini inceler,”[3] tanımıyla müsemma önemli bir çalışma.
“İyi de neden Adnan Özyalçıner” sorusuna, “Metafizik yazar gerçekçi olamaz.” (s.30) vurgusuyla Cengiz Gündoğdu’nun verdiği yanıt şöyle:
“Gerçekçiliğini seviyorum Adnan Özyalçıner’in. Sevgimin tek nedeni gerçekçi oluşu değil. Adnan Özyalçıner’de düşündürücü bir gerçekçilik var, üstüne üstlük insani bir gerçekçilik. Adnan Özyalçıner’in gerçekçiliğinde öğretici bir yan da var. Çok yönlü gerçekçilik… sevdiğim bu.” (s.21)
“Adnan Özyalçıner, diyalektik bakar yaşama. Çelişkileri görür.
Adnan Özyalçıner’in öykülerindeki çelişkiler yaşamın çelişkileridir. Bu çelişkilerde yaşadığımız toplumu görürüz.” (s.26)
“Adnan Özyalçıner, gerçekçi-diyalektik yöntemle Türk öykücülüğünü gerçekçi çizgiyle pekiştirdi.” (s.50)
“Adnan Özyalçıner, tarihsel eylemin direngen… umutlu… gerçekçi yazarıdır.” (s.119)
Kolay mı?
“Kapitalist üretim, manevi üretimin belirli dallarına, örneğin, sanat ve şiire düşman”ken;[4] “Sanattan zevk almak isteyen insanın, sanat kültürüne sahip biri olması gerekir,” diyen Karl Marx’ın bu saptamasının Adnan Özyalçıner’i de içerdiği, bir “sır” değildir.
* * * * *
“Düşüncelerin, tasarımların, bilincin üretilmesi, başlangıçta, insanların maddi etkinliğiyle ve maddi ilişkileriyle dolayımsız bir biçimde, sıkı sıkıya bağlıdır. Bu aşamada, insanların tasarımları, düşüncesi, düşünsel ilişkileri, maddi davranışlarından doğmuş gibi görünür. Bir halkın siyaset, hukuk, ahlâk, din, metafizik, vs. dilinde kendi anlatımını bulan zihinsel üretim için de aynı şey söylenebilir. Tasarımlarının, düşüncelerinin vs. üreticisi olanlar, insanların kendileridir; ama bunlar, kendi üretici güçlerinin gösterdiği belli bir gelişme ile en ileri biçimlerine kadar bu gelişmenin karşılığı olan ilişkilerce koşullanmış gerçek etkin insanlardır,”[5] saptamasından hareketle Karl Marx ve Friedrich Engels için sanatı ve edebiyatı sadece iç yasalarla anlamak mümkün değildir.
Sanatın gelişimi için maddi dünyanın ve toplum tarihinin değerlendirilmesi gerekir. Ama kapitalist sistemin sanatı olumsuz etkileyeceğinden de bahseden onlar; kapitalist üretim biçimiyle sanat ve edebiyatın gelişmesinin zor olacağını düşünür. Ancak sanatın aynı zamanda ideolojik mücadelede önemli bir araç olduğunun da farkındadırlar ve diyalektik maddeci yöntemin de sanatın gerçekliği yansıtmada önemli bir araç olduğu düşüncesindedirler.
Tam da Cengiz Gündoğdu’nun, “Bilimsel maddeci diyalektik öğreti, edilgen, durgun bir öğreti değildir. Yaşamın her noktasında milimetrik bir mücadele verir,” (s.9) uyarısındaki üzere, diyalektik materyalizm, gerçekliğe felsefi bir yaklaşımdır; duyularla algılanabilen maddi dünyanın zihin veya tinden bağımsız nesnel bir gerçekliğe sahip olduğu görüsünden hareket eder.
Karl Marx ile Friedrich Engels’in idealizmin zıttı olarak adlandırdıkları materyalizm, felsefenin tarihsel gelişimi boyunca idealist görüşlerin uzlaşmaz karşıtıdır. Toplumsal pratik, fikrin gerçeklikle, yani hakikâtle olan ilişkisinin testini sağlarken, sınıf mücadelesi ekseninde tarihin yorumlanmasıdır.
Bu özelliğiyle diyalektik doğayı/ toplumu, düşünmenin/ yorumlamanın yöntemidir: Her şeyin sürekli değişim/ akış hâlinde olduğundan hareketle, evrene bakmanın, onu kavramanın yoludur. Ancak bundan ibaret değildir. Diyalektik, değişim ve hareketin çelişki barındırdığını ve ancak çelişki yoluyla gerçekleşebileceğini de açıklar.
Çelişkinin mantığı diyalektiğin yasalarıyla dünyaya dikkatlice baktığımızda, muazzam ve şaşırtıcı ölçüde karmaşık bir olaylar serisi, görünüşte sonu gelmez değişimler, nedenler ve sonuçlar, etkiler ve tepkilerden oluşan bulmaca gibi bir ağ görürüz.
Örneğin diyalektiğin temel önermesi her şeyin sürekli bir değişim, hareket ve gelişme süreci içinde olduğu ve “ hiçbir şey olmuyor gibi göründüğünde bile, meydan okuyan olayları doğuran güçleri anlama olanağını verendir.
Evet Friedrich Engels’in “hareketin ve doğanın, insan toplumunun ve düşüncesinin gelişiminin en genel yasalarının bilimi” olarak tanımladığı diyalektik ve diyalektik düşüncenin temel noktası, onun değişimi ve hareketi temel alması değil, hareketi ve değişimi çelişki temeline dayanan olgular olarak görmesidir.
Özetin özeti: Diyalektik materyalizm bir düşünce yöntemidir ve maddeyi, düşünceyi, olguyu veya bir süreci anlama ve yorumlama yöntemi olarak insanlığın düşünce tarihi açısından geldiği en yüksek aşamayı ifade eder.
* * * * *
Ve… Cengiz Gündoğdu’nun, “Burjuva estetik görüşünde güzel kategorisi, ulaşılması gereken bir bütündür, idedir.
Bilimsel maddeci diyalektik estetik öğretiye göre güzel, insan elinden çıkmadır. (…)
Estetik mirasın günlük yaşamla ilişkisi önemlidir… Ancak kapitalist sistem, estetik yaşamla insanın ilişkisini kopartmıştır,” (s.9) ifadesindeki estetik, edebiyatta, metinsel bir yapıtta sanatsal öğelere içkindir; hayal gücü ve anlama yetisi arasındaki uyumdan doğan bir hâldir; durağan değildir, değişimler yaşarlar.
Friedrich Nietzsche’ye göre, insan bilgisi özünde estetik bir yapıya sahiptir ve estetik anlamda yaratıcı bir insan itkisinin aracılığıyla ortaya çıkar; sanat yapıtının sanatsal karakteri izleyiciye sunulduğunda sadece onun görünen yüzü ifade edilebilir. Ancak, yapıtın derinlerindeki değerinin anlaşılmasını sağlamaz, sadece onu sergileyebilir; yani durumunu ortaya çıkarır. Oysa yapıtın derinliklerine inme amacındaki estetik, objenin temelinde anlatılanı çözmeye çalışır.
“Sanatta, hayal gücü, düşünceyle birlikte etkinliği içinde, yaratıcı imgeler ortaya koyar; daha önce bilinmeyeni, yeniyi yaratır. Bilimde ise, soyut düşünce, hayal gücünün yardımıyla, varlığın yasalarını açığa çıkarır”ken;[6] söz konusu anlatımı kavrama çabası içinde olabilmek diyalektik materyalist estetikle mümkündür. Çünkü estetiğin sanatı kavrama faaliyeti, anlayış ve algılamayı oluştururken; sorgulama imkânı güçlendirir. Yani yapıta sadece bakmanın ötesinde, onu görme ve ötesine geçerek anlamına yoğunlaşmadır.
Özetle: Immanuel Kant’ın, “Anlama yetisi ile hayal gücü arasındaki uyum”; Aristo’nun, “Güzellik düzene ve büyüklüğe dayanır”; Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in, “Güzellik hakiki olanı ifade etmenin ve tasarlamanın özgül bir biçimidir,” notunu düştükleri estetiğin konusu güzellik ve onun düşünülmesiyle “bir içerik, bir amaç, bir anlam”, “sanat ise bunun ifadesi, görünüşü ve gerçekleşimidir”.
* * * * *
Toparlarsak: Karl Marx’ın, “Güzellik, estetiğin idealinin doğrudan ifadeyi bulduğu gerçekliğin estetik asimilasyonunun ana pozitif şeklidir,” çerçevesine oturtulması gereken Marksist estetik, gelecekteki eşitlikçi özgürlük toplumunun ahlâkı olacaktır.
Louis Althusser’in işaret ettiği gibi, ahlâkın bir çeşit ideoloji olduğunu unutmadan; Karl Marx’ın estetik bağlamlı ahlâki perspektifi özgürlük, insan topluluğu ve kendini gerçekleştirmeyi kapsar ve gelecek toplum projeksiyonu bu temel üzerine kurulur.[7]
Bunun için dünü, bugünü, yarını anlamaya/ açıklamaya ve dünyayı değiştirmeye yarayan Marksizm ile estetiğin içiçeliği, bir yeniden inşa, geleceği kazanıp biçimlendirme eylemi ile doğrudan ilintilidir.
Ve nihayet “Güzel vasıtasıyla kurulan ilgi ve bu ilginin sürekliliği insanın objeler dünyasına bakışını değiştirir. Objeler üzerine verdiği hükümleri birer beğeni yargısına dönüşür. Bu ilgilerle estetikten yola çıkarak, erdemli olma ve yüksek bir ahlâka kavuşma, böylece dolaylı biçimde sağlanır. Yani geleceğin ahlâkıdır, olacaktır estetik!”[8]
10 Haziran 2025 17:43:14, Muğla.
N O T L A R
[*] Kaldıraç Dergisi, No:288, Temmuz 2025…
[1] Octavio Paz
[2] Sayıl Cengiz Gündoğdu, Bilimsel Estetik Kategorilerine Göre Adnan Özyalçıner’in Öykücülüğü, İnsancıl Yay., 2025, 119 sahife.
[3] Moissej Kagan, Güzelliğin Bilimi Olarak Estetik ve Sanat, çev: Aziz Çalışlar, Altın Kitaplar Yay., 1982, s.47.
[4] Karl Marx-Friedrich Engels-V.İ. Lenin, Sanat ve Edebiyat, çev: Aziz Çalışlar, Evrensel Basım Yay., 2006, s.17.
[5] yage, s.31-32.
[6] Moissej Kagan, Güzelliğin Bilimi Olarak Estetik ve Sanat, çev: Aziz Çalışlar, Altın Kitaplar Yay., 1982, s.298.
[7] Rodney G. Peffer, Marksizm, Ahlâk ve Toplumsal Adalet, çev: Yavuz Alogan Ayrıntı Yay., 2001.
[8] Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Gelecekteki Etiktir Estetik”,İnsancıl Dergisi, Yıl:31, No:365, Aralık 2020.