
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD dönüşü imzaladığı İran’a yaptırım kararı tartışma yarattı. Karara göre İran’ın nükleer faaliyetleriyle bağlantılı çok sayıda kişi ve kurumun mal varlığı donduruldu. Konuya dair gazetemize konuşan Doç. Dr. Arzu Yılmaz, kararın Halkbank davasıyla aynı döneme denk gelmesine dikkat çekti: “Oval Ofis öncesinde Trump’ın ‘Erdoğan’ın bizim için yapacakları var’ sözlerini hatırlarsak, bu kararın bölgedeki yeni konumu netleştirdiğini söyleyebiliriz.”
ABD’den dönen Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmek için aradığı ‘meşruiyet’ tartışılırken gündeme Türkiye’nin Erdoğan’ın imzasıyla İran’a yaptırım uygulama kararı aldığı düştü. Buna göre Türkiye, Birleşmiş Milletlerin (BM) son kararları doğrultusunda İran’ın nükleer faaliyetleriyle bağlantılı onlarca kişi ve kuruma yönelik mal varlığı dondurma kararı aldı. Karar, İran’ın enerji, denizcilik, bankacılık ve araştırma sektörlerinde faaliyet gösteren birçok kuruluşu kapsıyor.
‘Türkiye’nin bölgedeki yeni konumunu daha belirgin hale getiriyor’
Kararı gazetemize değerlendiren Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Türkiye’nin Halkbank davasıyla paralel bir zamanda İran’a yönelik yaptırım kararı almasının tesadüfi olmadığını belirtti. Yılmaz, “Erdoğan’ın Oval Ofis’te Trump ile yaptığı görüşmede Halkbank davası konusunda ricada bulunulduğunu öğrendik. BM’de Avrupa üçlüsü denilen İngiltere, Fransa, Almanya’nın başvurusu ile İran’a yaptırımları yeniden gündeme geldi ve Halkbank davasının ABD’de görülmesi bekleniyor. Bunlarla İran’a yaptırım kararının bir tarih çakışması var. Oval Ofis görüşmesi öncesinde Trump’ın, ‘Erdoğan’ın bizim için yapacakları var’ açıklamasını hatırlarsak bu, Türkiye’nin bölgedeki yeni konumunu daha belirgin hale getiriyor” dedi.
Son dönemde öne çıkan bir diğer gelişmenin ABD’nin Katar’daki CENTCOM üssüne savaş uçakları yığması olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bu hareket, İran’a yönelik olası bir ikinci saldırı ile ilişkilendiriliyor. Bütün bu gelişmeler ışığında, Erdoğan’ın Gazze planına verdiği onay da dahil olmak üzere Türkiye’nin Ortadoğu’daki pozisyonu netleşmiş görünüyor. Özellikle Gazze planı ve İsrail ile ilişkiler konusunda Türkiye’nin tavrının daha belirginleştiğini söylemek mümkün. İlk operasyondaki tepkisizliğinden farkı olarak olası bir İran saldırısı karşısında Türkiye’nin alacağı pozisyon için farklı bir önem kazanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘İktidar bekasını ABD desteğine bağlamış durumda’
Erdoğan’ın ABD ziyareti ve ‘meşruiyet’ tartışmalarını değinen Yılmaz, “Türkiye her zaman Amerikancıydı. Kıbrıs krizi, Irak işgali krizi ve Suriye iç savaşı süreçlerinde çıkar çatışmaları yaşadığı dönemler olmuştur ama dış politika yöneliminde Amerikancı pozisyonda radikal bir değişiklik, bir sapma olduğunu iddia edebilecek bir veri Türkiye Cumhuriyeti dış politika tarihinde pek yeri olmayan bir konudur. Türkiye’nin değil ama iktidarın Amerika’ya esir olduğunu söylemek daha doğru olur. İktidarın bekasını Amerika’daki mevcut yönetimin desteğine bağlamış olması yönüyle iktidarın ABD yönetimine esir düştüğü fotoğrafını verdiğini düşünüyorum” dedi.
Hukuk dışılığa serbestlik
Yılmaz son gelişmelerin güncel siyasal etkileri ve halka yansımaları konusunda ise şu ifadelere yer verdi: “İktidarın değişmesi konusunda ana muhalefet partisi CHP üzerinden konsolide olan bir taban var. Bu yükselen muhalefetin sönümlenmesi yönünde bir moral baskı yapması beklenebilir. İkincisi uzun zamandır bir hukuk dışı düzenden söz ediyoruz. Dolayısıyla bu hukuk dışı düzenin devamı ya da hukuksuzluğun aşılması durumunda Türkiye’deki iktidara bağlı olduğu uluslararası hukuk anlaşmaları çerçevesinde bir baskı ve yaptırımla karşı karşıya gelmeyeceğini düşündürüyor. Hukuksuzluğun devam etmesine etki edeceğini düşünebiliriz. Üçüncüsü kırılgan ekonomi programının ortaya çıkardığı sonuçlardan bağımsız devam etmesi konusunda politik bir marj sağlayabileceğini düşünebiliriz.”
Verilen tavizler cezanın boyutunu etkiler
Halkbank davasında kritik sürece girildi. ABD merkezli veri ve yatırım araştırma şirketi Bloomberg Intelligence Halkbank’ın dava süreciyle ilgili detaylı bir analiz yayımladı.
Bloomberg’ün analizinde, ABD’li araştırmacılara göre 1-2 milyar dolarlık faturanın masada olduğu belirtildi. Bu da 2024’teki düzeltilmiş net gelirin (672 milyon dolar) 1.5-3 katı büyüklüğünde. ABD, sisteminden geçtiğini iddia ettiği 1 milyar dolardan fazla yasa dışı işlemi baz alıyor. Mevzuat gereği bunun 2 katına kadar ceza kesilebiliyor. Halkbank 2. çeyrek itibarıyla bu dava için herhangi bir karşılık ayırmamış durumda bulunuyor.
Bloomberg Intelligence’a göre, Halkbank 3 veya 6 Ekim 2025’te ABD Yüksek Mahkemesinin son temyiz başvurusunu inceleyip incelemeyeceğini öğrenecek. Yüksek Mahkemenin başvuruyu kabul etme ihtimali yüzde 60 civarında görülüyor. Ancak bankanın dokunulmazlık savunmasını kabul ettirme olasılığı düşük. Bu nedenle en muhtemel senaryo, Halkbank’ın ABD makamlarıyla 1-2 milyar dolar arasında bir uzlaşmaya gitmesi.
Halkbank’ın lehine olabilecek faktörlerden biri, Trump’ın yeniden ABD Başkanı olması. İlk döneminde Adalet Bakanlığına baskı yaptığı iddia edilmişti. Bloomberg Intelligence’a göre, yine de tamamen cezasız kalması mümkün değil. Ancak Türkiye-ABD ilişkilerinde jeopolitik tavizler karşılığında daha düşük bir uzlaşma sağlanabilir. Halkbank 2019’da ABD Adalet Bakanlığı tarafından İran yaptırımlarını delme, kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarıyla iddianameye alındı.