Aktüel Yorum

23 Eylül 1969’un önemi ve bir kırılma noktası olduğu üzerine

Bugün  23 Eylül imiş. Bir paylaşım üzerine fark ettim.

51 Yıl önce bu gün Taylan Özgür, Beyazıt’ta devletin görevlilerince sırtından vurularak öldürülmüştü.

Bizleri ( o zamanki Dev-Genç’lileri) Taylan’ın ölümü kadar derinden etkileyen başka bir ölüm yoktur. Ancak Taylanın’ölümü bizlere etkisinin ötesinde aynı zamanda politik ve stratejik başka bir kırılma noktasıdır.

Taylan’ın öldürülüşü, Türkiye’nin tarihinde Devlet’in devrimci ve sosyalist gençliğe karşı öldürme dahil her türlü araçla savaş başlatmasının da tarihidir.

O zamana kadar, çoğu küçük burjuva ve memur saflarından gelen ( Örneğin Taylan bir subay, Deniz bir memur çocuğu idi) “münevver gençler”in radikalleşmesi, o zamana kadar bir “gençlik heyecanı” olarak görülüyor ve onların “aşırılıklarına” belli bir toleransla davranılıyordu.

İşte 23 Eylül devletin bu tavrının terk edilmesi, radikalleşen, sosyolistleşen, Marksistleşen ve açıktan devlete karşı tavır almaya başlayan devrimci gençlere karşı öldürnme dahil her türlü yolla devletin gizli aygıtlarının savaş başlatmasının tarihidir. Yani 23 Eylül 1969, politik bir dönüm noktası, bir kırılma noktasıdır. Bugün helikopterden atılan köylülerin kanlı gözlerinde aynı rejim ve politikanın imzası vardır. Ve bu ırkçı bir Türklük ve devletçi bir İslam’la tanımlanmış bu merkezi ve bürokratik devlet cihazı parçalanmadan Türkiye’de en küçük bir demokratikleşme olamayacağının bizzat Devlet’in kendisince tasdikidir.

O gün sadece Taylan öldürülmedi. Aslında Deniz de öldürülecekti. Muhtemelen bir sürü rastlantının üst üste gelmesiyle Deniz ölümden kıl payı kurtuldu ama tutuklandı. Hatta bizler Mustafa Bilgi’nin ölümünden bizleri sorumlu gören Beyazıt’ta toplanmış ve silahlı sağcılar tarafından toplu linçe bile uğrayabilirdik.

Ama sadece bu kadar da değil. Devlet, o sırada kısmen politik İslam bayrağı altında Devlet’in kontrolünden çıkma ve faşistlerden (o zamanlar onlara “Komando” deniyordu, Türkeş’in “komando kampları”ndan hareketle) ayrılma eğilimi gösteren sağcı gençlere, genç islamcılara, karşı da bir saldırı başlatmış (Mustafa Bilgi’nin öldürülmesi) ve bu ölümü, solculara (yani bizlere) karşı bir provakasyona dönüştürme girişiminde de bulunmuştu.

Bu da yıllar sonra açığa çıkan bir sonuçtu. Yani iki taraftan da öldürmek ve sonra bu suçu karşı tarafa yüklemek. Bir kan davasını körüklemek.

23 Eylül 1969 üzerinde ciddi olarak araştırma yapılması gerken bir tarih. Tesadüfen o güne ait Deniz’in bir çok resmi de var. Belki Deniz’in o kısacık hayatında en çok resminin olduğu gün 23 Eylül 1969. Resimler adeta bir film şeridi gibi birbirini izliyor.

Ben o sıralar Deniz ve Taylan’la yakın ilişki içindeydim. Ayrıca biraz da rastlantısal olarak Deniz’in öldürülmeye çalışıldığı sıra yanında idim ve Taylan’la da, Cantekin için yaptığımız anmada, Havuzubahçe’de yanyanaydım ve muhtemelen son konuşanlardan biriydim.

Deniz’in resimlerinin bir kısmının bir arşivde bulunup yeniden yayınlanmasının yol açtığı düşüncelerle o gün üzerine daha ciddiyetle durmuş ve İnternette kısa bir araştırma yapmıştım.

Korona günlerinin başlarında, “Koronik” başlığı altında yaptığım videoların birinde bu konuyu ele almış ve sözlü olarak kısmen de belgelerin (Fotoğraflar ve Gazete küpürleri) görüntüleriyle ele almıştım.

Konuyu ele alırken bazı teknik açıklamalar yapmışım ve laf biraz uzamış. Bu teknik kısımla ilgili İlk 4,5 dakika atlanabilir. Bir de yavaş konuştuğum için bugünkü hızlı kuşakların canı sıkılacağından 1,5 kat hızla izlenebilir.

  1. Eylül 2020

Demir Küçükaydın

Linki tıklayınız.

https://demirden-kapilar.blogspot.com/2020/05/koronik-18-bolum-denizin-oldurulemedigi.html

Yazarın bir önceki yazısı
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Reklamı engelleyerek iyi yapmışın, yazıya odaklanmakta fayda var.