
yapış yapış bir vurdumduymazlık
Vapurun içi uykudan ağırlaşmış, yapış yapış bir vurdumduymazlık. Yanağıma değen camın ardında yüzüme bakmıyor deniz, küsüz bu sabah.
Mrs.Dalloway elimde, ölümü bir direnme olarak görüyor Virgina, iletişim kurma çabası. İnsanlar gizemli bir şekilde ellerinden kaçan öze ulaşamayacaklarını anlıyorlar, yakınlık uzaklaşıyor, tat yok oluyor. Bir kucaklaşma var ölümde, diyor.
Metin’in kafasında bir darp var !
Direnen sözcükler de yetersiz kalıyor değil mi bazen, zulmün evrensel tarihini yazınca birileri. Masumluğun ezilmiş filizi.
Ahhh!
Şiddetten korkuyorum, dünyayı yaşanmaz kılanlardan, Afrika’da adı bilinmeyen bir kabilenin yok olmasından, sevdiklerimi bir daha görememekten korkuyorum. Kalbime inen ırmağın etrafında taşlar var sanki.
Elimde kalan iki melez umudu onlara bağışlıyorum. İç sesimi duyuyor insanlar, geri seken ses dalgaları gibi. Bedenim içinde kayboluyorum.
Sabah sızılarımın yanına boylu boyunca uzandı az önce. Nefesim mi yetmiyor ne?
Hayat yasanacak kadar güzel oysa
Hayat yasanacak kadar güzel
Hayat yaşanacak
Hayatt!
İnce hesaplar kalınlaştırıyor yüreği eski bir ezgi içinizi delip geçemiyor o vakit. Ellerime bakıyorum baharım eksik, denizde bir düğüm köz, közdeki düğümü çözecek hayat
bekliyorumm!